Sami wanted to leave Layla.
- Sami, Leyla'yı terketmek istiyordu.
Tom is going to have to leave.
- Tom terketmek zorunda olacak.
I was compelled to leave school.
- Ben okulu terk etmek zorunda bırakıldım.
Tom got an emergency call and had to leave work.
- Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.
Tom would never abandon his children.
- Tom asla çocuklarını terketmez.
We won't ever abandon you.
- Sizi hiç terketmeyeceğiz.
They had to abandon their vehicles in the snow.
- Araçlarını karda terk etmek zorunda kaldılar.
We have to abandon the plan.
- Planı terk etmek zorundayız.
I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.
- Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim.
I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.
- Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim.
I won't quit, no matter what you say.
- Terketmeyeceğim, ne söylersen söyle.