Böyle gergin olmaya gerek yok.
- There's no need to be that tense.
Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.
- I am always tense before I get on an airplane.
Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.
- I am always tense before I get on an airplane.
Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.
- It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
Jane'in söylediği ortamı daha az gerdi.
- What Jane said made the atmosphere less tense.
Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.
- The atmosphere in Washington became very tense.
Hükümetin mali durumu sıkıntılı.
- The government's financial situation is tense.
Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
The basic tenses in English are present, past, and future.
Don't keep me in suspense!
- Don't keep me on tenterhooks!
She felt the warmth of the sun on her skin.
- Güneşin sıcaklığını teninde hissetti.
Claude, an autotropic boy in my class whose skin is green due to chlorophyll, dreams of foresting the moon.
- Claude; sınıfımda klorofil dolayısıyla yeşil tenli olan ototrofik bir çocuk, ayın ormanlaşmasını hayal ediyor.
Tom has a pale complexion.
- Tom'un soluk bir teni var.
She has a fair complexion.
- Onun açık bir teni vardır.
... We have tens of thousands of places in the world where you ...
... tens of billions of dollars. Fifty billion dollars of waste taken out of the system. ...