The party was pretty wild.
- Parti oldukça tenhaydı.
Tom stood alone under a big clock in the deserted train station.
- Tom tenha tren istasyonunda büyük bir saatin altında tek başına durdu.
They found a secluded beach where they spent the day.
- Onlar günü orada geçirdikleri tenha bir plaj buldu.
Tom told me he wanted to live on a secluded beach.
- Tom bana tenha bir sahilde yaşamak istediğini söyledi.