tenha

listen to the pronunciation of tenha
Turkish - English
desolate
widowed
lonely, unfrequented, isolated, or solitary (place)
wild

The party was pretty wild. - Parti oldukça tenhaydı.

uninhabited
forsaken
unfrequented
desolate, deserted, secluded, solitary
deserted

Tom stood alone under a big clock in the deserted train station. - Tom tenha tren istasyonunda büyük bir saatin altında tek başına durdu.

secluded

They found a secluded beach where they spent the day. - Onlar günü orada geçirdikleri tenha bir plaj buldu.

Tom told me he wanted to live on a secluded beach. - Tom bana tenha bir sahilde yaşamak istediğini söyledi.

private
{s} isolated
solitary
solitude
retreat
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) f. Boş yer. Kimsesiz yer
(Osmanlı Dönemi) Yalnız, tek
Yalnız, tek. İçinde alışılandan az insan bulunan, kalabalık olmayan, ıssız: "Dükkânın önü gene kalabalıkça idi, ama içi tenhaydı."- S. M. Alus
İçinde alışılandan az insan bulunan, kalabalık olmayan, ıssız
tenha
Favorites