temizler

listen to the pronunciation of temizler
Turkish - English
clears
clears up
cleansings
cleanses
temiz
clear

Meg cleared her desk. - Meg kendi masasını temizledi.

In the morning, we clear the futon. - Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.

temiz
clean

Every Saturday we clean the whole house. - Her cumartesi bütün evi temizleriz.

We clean our classroom after school. - Okuldan sonra sınıfımızı temizleriz.

temiz
{s} white

White carpets are very hard to keep clean. - Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur.

We carry out treatments like whitening. We also do tobacco stain removal and other cleaning procedures. - Biz beyazlatma gibi işlemleri yaparız. Ayrıca tütün lekesi çıkarırız ve diğer temizleme işlemlerini yaparız.

tepeden tırnağa temizler
clearout
temiz
cleanly

The casting came cleanly out of its mold. - Döküm kalıbından temiz geldi.

It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands. - Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.

temizle
{f} clean

We clean our classroom after school. - Okuldan sonra sınıfımızı temizleriz.

She helped her mother clean the house. - Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.

temiz
hygienic
temiz
nonstaining
temiz
net
temiz
(deyim) pure in heart
temiz
trim
temiz
(deyim) in the clear
temiz
(deyim) as clean as a whistle
temiz
(Ticaret) clean bill of lading
temiz
natty
temizle
(Bilgisayar) clear log
temizle
(Bilgisayar) wash out
temizle
(Bilgisayar) cleanup

Cleanup will cost millions of dollars. - Temizleme, milyonlarca dolara mal olacak.

temizle
(Bilgisayar) erase
temiz
unsoiled
temiz
neat

She always keeps her room neat and tidy. - Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

I want to keep my room as neat as possible. - Odamı mümkün olduğunca temiz tutmak istiyorum.

temiz
respectable
temiz
pure

I cannot breathe pure air. I live in a large city. - Ben temiz hava alamıyorum. Ben büyük bir şehirde yaşıyorum.

Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol. - Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.

temiz
fair
temiz
shipshape
temiz
sleek
temiz
unspotted
temiz
sanitary

If I was going to the African continent where would be the safest and most sanitary place? - Eğer Afrika kıtasına gitmiş olsaydım en güvenli ve en temiz yer neresi olurdu?

temiz
tidy

The cottage was clean and tidy. - Yazlık temiz ve düzenliydi.

I want you to have this room clean and tidy. - Bu odayı temiz ve düzenli tutmanı istiyorum.

temiz
kosher

Something wasn't kosher. - Bir şey temiz değildi.

temizle
{f} swab

I clean my ears using cotton swabs. - Pamuklu çubuklar kullanarak kulaklarımı temizlerim.

temizle
{f} purging
temizle
expurgate
temizle
cleanse

He cleansed the wound before putting on a bandage. - O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.

The Europeans hired an exorcist to cleanse their continent of demons. - Avrupalılar iblislerin kıtasını temizlemek için bir cinci hoca tuttu.

temizle
{f} clearing

Tom started clearing the table. - Tom masayı temizlemeye başladı.

Tom got up and began clearing the table. - Tom kalktı ve masayı temizlemeye başladı.

temizle
make clean
temizle
remove dirt
temizle
{f} expurgating
temizle
remove the contamination
temizle
scour out
temizle
{f} swabbing
temiz
neatly

Everything should be done neatly. - Her şey temizce yapılmalı.

Tom is neatly dressed. - Tom temiz giyinendir.

temizle
cleaning

Tom said that he had been cleaning the house all day. - Tom bütün gün boyunca evi temizlediğini söyledi.

Several students have gone home without cleaning the classroom. - Birçok öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.

Temizle
clean up

I'll do your shopping, clean up the house, and cook your dinner for you. - Ben, sizin için alışveriş yapacağım, evi temizleyeceğim, ve akşam yemeği pişireceğim.

If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage. - Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.

temiz
cleanest

It's one of the cleanest cities in the world. - Dünyadaki en temiz şehirlerden biridir.

temiz
neater
temizle
flush

Some toilets waste a lot of water every time they are flushed. - Bazı tuvaletler her zaman temizlendiği için çok su israf ediyorlar.

Remember to flush the toilet. - Tuvaleti temizlemeyi unutma.

temizle
hoover
temizle
{f} clear

He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!. - Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.

In the morning, we clear the futon. - Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.

saatimi temizler misiniz lütfen
Would you please clean my watch
temiz
chaste, virtuous
temiz
decent, clean-living, morally upright
temiz
unpolluted
temiz
clean; tidy, neat; pure; fresh; chaste, virtuous; clear, net; sanitary
temiz
fresh

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

He went outside for a breath of fresh air. - Temiz hava almak için dışarı çıktı.

temiz
fairly
temiz
clean-handed
temiz
spruce
temiz
net (amount of money)
temiz
unstained
temiz
(something) which is in good condition, which is clean and has been properly cared for
temiz
well, in a good way
temiz
slang poker (the card game)
temiz
fresh (air)
temiz
chaste
temiz
(yahudilerce) kosher
temiz
country

The government has made efforts to make our country clean and green. - Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

temiz
virgin
temiz
clarion
temiz
clean handed
temiz
bracing
temizle
cleansing
temizle
decontaminate
temizle
cleansed

He cleansed the wound before putting on a bandage. - O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.

temizle
cleaned

She cleaned her room before her guests arrived. - Misafirleri gelmeden önce, o odasını temizledi.

I just cleaned my room. - Ben az önce odamı temizledim.

temizle
scourout
temizle
disinfest
temizle
delouse
temizle
scour#out
temizle
fillet
temizle
{f} purge
Turkish - Turkish

Definition of temizler in Turkish Turkish dictionary

Temiz
(Hukuk) TAHİR
Temiz
ak
Temiz
pak
temiz
Ahlakça lekesiz, necip, nezih: "Biraz fazla saf olmakla beraber çok temiz ve nazik bir çocuk..."- R. N. Güntekin. İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak: "İçki yerine soğuk su, temiz ayran... var."- F. R. Atay. Özenle yapılmış, yanlışsız. Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
temiz
İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Ahlâkça lekesiz, necip, nezih
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak
temiz
Bir sıfatıyla kullanıldığında alay yollu iyice, adamakıllı, çok, anlamında kullanılır
temiz
Özenle yapılmış, yanlışsız
temiz
Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
temizler
Favorites