Compassion is the basis of all morality.
- Merhamet tüm ahlakın temelini oluşturmaktadır.
Discrimination on the basis of gender is prohibited.
- Cinsiyet temelli ayrımcılık yasaklanmıştır.
Your idea has no foundation at all.
- Sizin fikrinizin hiç temeli yok.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
- Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
This course teaches basic skills in First Aid.
- Bu kurs İlkyardımda temel becerileri öğretir.
Baseless speculations.
- Temelsiz spekülasyonlar.
Nothing is more contemptible than respect based on fear.
- Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
I must spend the money remaining to me only for essential things.
- Bana kalan parayı sadece temel şeyler için harcamalıyım.
Tom was essentially right.
- Tom temel olarak haklıydı.
The government must make fundamental changes.
- Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
Let us turn now to the fundamental issue.
- Şimdi temel konuya dönelim.
We still have to solve the underlying problem.
- Biz hâlâ temel sorunu çözmek zorundayız.
Education shall be free, at least in the elementary and fundamental stages.
- Eğitim, en azından ilk ve temel aşamalarda parasızdır.
This is an elementary error of reasoning.
- Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
The party gained ground rapidly.
- Parti hızla temel kazandı.
The house burned to the ground.
- Ev temele kadar yandı.
Instant noodles are a staple among college students.
- Anlık şehriyeler üniversite öğrencileri arasında temel bir yemektir.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
Let's start with the basics.
- Temel ögelerle başlayalım.
You have to learn the basics first.
- Önce temel öğeleri öğrenmelisin.
Freedom of speech is the cornerstone of democracy.
- Konuşma özgürlüğü, demokrasinin temel taşıdır.
Make solidarity and equal rights the cornerstone of public policy.
- Dayanışma ve eşit haklar kamu politikasının temel taşını oluşturur
The three primary colors are the basis of all the other colors.
- Üç ana renk, diğer bütün renklerin temelidir.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
Bravery is a central principle of Hanukkah.
- Cesaret, Hanuka'nın temel bir ilkesidir.
There is a fundamental difference between your opinion and mine.
- Senin fikrinle benimki arasında temel bir fark vardır.
When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
- Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
Marriage is the main cause of all divorces.
- Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
The country's main social problem is poverty.
- Ülkenin temel sosyal sorunu yoksulluk.
Don't discriminate against people based on nationality, gender, or occupation.
- İnsanlara milliyet, cinsiyet veya meslek temelinde ayrımcılık yapmayın.
Nothing is more contemptible than respect based on fear.
- Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
We must get to the root of the problem.
- Problemin temeline gitmeliyiz.
This is one of the principal arguments against your plan.
- Bu, senin planına karşı temel argümanlardan biridir.
The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter.
- NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.
I'm getting to the bottom of this.
- Bunun temeline iniyorum.
I need to get to the bottom of this.
- Bunun temeline inmeliyim.
Weak foundations caused the house to subside.
- Zayıf temeller evin çökmesine yol açtı.
Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.