Bana ne demek istediğini söyle.
- Tell me what you mean.
Patronun sana saldırsa ve defolup gitmeni söylese bile, sen demek istediğini anlatmalısın.
- Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point.
O, eşine gerçeği anlatmakta tereddüt etmedi.
- He didn't hesitate to tell his wife the truth.
Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
- There is no telling what will happen next.
Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.
- To tell the truth, I am not your father.
Sana önemli bir şey söylemek istiyorum.
- I want to tell you something important.
Bir orijinali sahteden ayırt etmek zordur.
- It's difficult to tell an original from a fake.
İkizler o kadar benziyorlardı ki birbirinden ayırt etmek zordu.
- The twins were so alike that it was difficult to tell them apart.
Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.
- Please tell me where you will live.
Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
- Could you please tell me why you love her?
Onun ne yapacağını tahmin etmek mümkün değil.
- There is no telling what he will do.
Ne olacağını tahmin etmek mümkün değil.
- There is no telling what will happen.
Tom bilmek istediğini sana söylemez.
- Tom won't tell you what you want to know.
Tom'a bilmek istediği şeyi söyleyemedim.
- I couldn't tell Tom what he wanted to know.
Kimin gerçeği söylediğini anlamak zordur.
- It's hard to figure out who's telling the truth.
Tüm yapmanız gereken doğruyu söylemektir.
- All you have to do is to tell the truth.
Doğruyu söylemek gerekirse, onu sevmiyorum.
- To tell the truth, I don't like him.
Yalan söylemek yanlıştır.
- To tell a lie is wrong.
Ben yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
- I think it's wrong to tell a lie.
O bana ihbar etmekle tehdit etti.
- She threatened to tell on me.
Tom beni ihbar etmekle tehdit etti.
- Tom threatened to tell on me.
talk angrily to someone beacuse they have done something wrong.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Yalan söylemek her zaman bir günah mıdır?
- Is it always a sin to tell a lie?
Doğrusunu söylemek gerekirse, dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- To tell the truth, I would rather stay at home than go out.
Doğrusunu söylemek gerekirse, onlarla gitmek istemiyorum.
- To tell the truth, I don't want to go with them.
Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
- My father told me not to read a book in my bed.
Sana söylediklerimi unutma.
- Don't forget what I told you.
Bütün gece hayalet hikâyeleri anlatarak uyanık kaldık.
- We stayed awake all night telling ghost stories.
Neden bize nasıl hissettiğini anlatarak başlamıyorsun?
- Why don't you start by telling us how you feel?
Tom fıkra anlatmada iyidir.
- Tom is good at telling jokes.
Tekrar tekrar aynı hikayeyi anlatmaya devam etti.
- He kept on telling the same story over and over.
Tom'a daha önce bunu yapmak zorunda olduğu söylenmişti.
- Tom has already been told he has to do that.
Tom'a Mary'yi yalnız bırakacağı zaten söylenmişti.
- Tom has already been told to leave Mary alone.
Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
- There is no telling what will happen next.
Tom fıkraları anlatmada iyi değildir.
- Tom isn't good at telling jokes.
Ona güvenilemez çünkü sık sık yalan söylüyor.
- She cannot be relied on because she often tells lies.
Bir şey bana hayır demem gerektiğini söylüyor.
- Something tells me I should say no.
Benim bu konuda ona canım bir şey söylemek istemiyor.
- I don't feel like telling her about it.
Ne zaman hastalanacağımızı söylemek imkansız.
- There is no telling when we will fall ill.
And in his lap a masse of coyne he told, / And turned vpsidowne, to feede his eye / A couetous desire with his huge threasury.
Please tell me the time.
Tell him to go away.
He seems to like to tell lies.
I want to tell you a story.
Cherry looks old, Mergenthaler told himself. His age is telling. Querulous — that's the word. He's become a whining, querulous old man absorbed with trivialities.
Time will tell what became of him.
No, there's no way to tell.
The actress's earthy new book tells all.
They are identical twins, and if they dress the same, everybody has trouble telling them apart.
We're on the Air Force family planning routine. Mitch's been out of town so much we haven't even had a chance to try and get pregnant. / Tell me about it..
My sister told on me when I didn't go to school.
Years of drinking started to tell on his body.
Don't listen to him, he's telling tales.
Open source is a tell-all software development strategy.
I travelled there in 1996, no, I tell a lie, in 1997.
Can you tell us how you will motivate your students to learn?.
But how, pray tell, do you notice something that happens when you're asleep?.
Pray tell us, how will they fare while you are away?.
This may not be a good idea, but time will tell.
... You can tell, "My grandfather said that when the elephants didn't show up ...
... Tell us about how you built your audience and what YouTube ...