Our store has a monopoly on this item.
- Mağazamız bu üründe tekel olmuş durumda.
Postal services are a government monopoly.
- Posta hizmetleri devlet tekelindedir.
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
Don't let the children monopolize the television.
- Çocukların televizyonu tekellerine almalarına müsaade etme.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.