tek başına

listen to the pronunciation of tek başına
Turkish - English
alone

She is used to living alone. - Tek başına yaşıyordu.

Everyone has the right to own property alone as well as in association with others. - Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.

stand alone
on one's tod
separately
on one's own
stand-alone

I have a stand-alone personal computer. - Benim tek başına kişisel bir bilgisayarım var.

singly

Misfortune never comes singly. - Talihsizlik asla tek başına gelmez.

I bear in mind that misfortunes never come singly. - Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum.

single handed
alone, by oneself, on one's own, single-handed
solo

Amelia Earhart was the first woman to fly across the Atlantic solo. - Amelia Earhart Atlantiği tek başına uçarak geçen ilk kadındı.

Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment. - Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.

unattended
by oneself
by yourself

I saw you out here by yourself and thought you might like someone to talk to. - Seni burada dışarıda tek başına gördüm ve konuşacak birini isteyebileceğini düşündüm.

Did you come by yourself today? - Bugün tek başına mı geldin?

single-handed

She did it single-handedly. - O bunu tek başına yaptı.

Tom did it single-handedly. - Tom bunu tek başına yaptı.

single-handedly
{s} unaccompanied
{s} unaided
{s} sequestered
tek başına mücadele etmek
play a lone hand
tek başına olan
separate
tek başına yapılabilir
do it yourself
bekâr ve tek başına yaşayan kız
bach girl
birkaç kişilik işi tek başına yapma
oneman show
Turkish - Turkish
Kendi kendine, yalnız olarak
yalnızca
bir başına
tek başına
Favorites