tehlikede

listen to the pronunciation of tehlikede
Turkish - English
(Hukuk) at stake

His life is at stake. - Onun hayatı tehlikede.

Tom knows what's at stake. - Tom neyin tehlikede olduğunu biliyor.

on the line

My career is on the line. - Benim kariyerim tehlikede.

Her career is on the line. - Onun kariyeri tehlikede.

be in jeopardy
on thin ice
in peril of
at risk
in danger, at stake
in danger

I think his life is in danger. - Sanırım onun hayatı tehlikede.

His life is in danger. - Onun hayatı tehlikede.

on the spot
in peril

Unless a nation's existence is in peril, war is murder. - Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.

out on a limb
endangered

What makes you think that your language is endangered? - Dilinin tehlikede olduğunu sana ne düşündürüyor?

A fund was set up to preserve endangered marine life. - Tehlikede olan deniz yaşamını korumak için bir fon kuruldu.

be at stake
{k} in a bad way
tehlike
danger

Products with GMO are dangerous to human life. - GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

Tufts is the most dangerous university in the world. - Tufts, dünyanın en tehlikeli üniversitesidir.

tehlike
hazard

The use of optical instruments with this product will increase eye hazard. - Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.

Overloaded power boards can be a fire hazard. - Aşırı yüklenmiş güç panoları bir yangın tehlikesi olabilir.

tehlikede bulunmak
be in danger
tehlikede olan
insecure
tehlikede olma
insecurity
tehlikede olmak
be in danger
tehlikede olmak
to be on the line
tehlikede olmak
be at risk
tehlike
threat

The threat no longer exists. - Tehlike artık mevcut değil.

There is a threat of a storm. - Fırtına tehlikesi var.

tehlike
{i} peril

Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels. - Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.

Unless a nation's existence is in peril, war is murder. - Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.

tehlike
(Hukuk) jeopardy

Would domestic peace be plunged into jeopardy? - İç barış tehlikeye girer mi?

tehlike
pitfall
tehlike
dangerousness
tehlike
(Askeri) mayday
tehlike
menace
tehlike
endanger

I still can't believe they had a snow leopard in that zoo. I thought they were an endangered species. - O hayvanat bahçesinde bir kar leoparı olduğuna hâlâ inanamıyorum. Onların tehlike altındaki bir tür olduğunu düşünüyordum.

Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages? - Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?

tehlike
trouble

Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble. - Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.

tehlike
insecureness
tehlike
distress

The ship flashed a distress signal. - Gemi bir tehlike sinyali gönderdi.

We've got a distress signal from that ship. - Biz o gemiden bir tehlike sinyali aldık.

tehlike
perniciousness
tehlike
risk

This is risky and dangerous. - Bu riskli ve tehlikeli.

Some of the photos have been taken at the risk of life. - Bazı fotoğraflar ölüm tehlikesi altında çekildi.

tehlike
storm cloud
tehlike
danger, hazard; risk; emergency
tehlike
shoal
tehlike
(gemi) distress
tehlike
emergency
tehlike
danger; hazard; peril
tehlike
hazardousness
Turkish - Turkish

Definition of tehlikede in Turkish Turkish dictionary

TEHLİKE
(Osmanlı Dönemi) (Tehlüke) (Helâk. den) Helâkete sebep olacak hâl. Felâket
Tehlike
alarm
Tehlike
(Osmanlı Dönemi) BİM
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara: "Tehlike gittikçe büyüyor, güçlük artıyordu."- R. H. Karay
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum: "Ketumdur, katlandığı acıları, atlattığı tehlikeleri sergilemeyi hiç sevmez."- A. İlhan
tehlikede
Favorites