Three men menaced him with knives.
- Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
It is threatening to rain.
- Bu yağmur tehdit ediyor.
The sky had become threatening before I got to the station.
- İstasyona varmadan önce, gökyüzü tehditkar olmuştu.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
- İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
Coup d'états can threaten the politics.
- Darbeler siyaseti tehdit edebilir.
There are dangers that threaten both men and women.
- Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.