Three men menaced him with knives.
- Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
The sky had become threatening before I got to the station.
- İstasyona varmadan önce, gökyüzü tehditkar olmuştu.
It is threatening to rain.
- Bu yağmur tehdit ediyor.
When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
- Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
Coup d'états can threaten the politics.
- Darbeler siyaseti tehdit edebilir.
There are dangers that threaten both men and women.
- Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.