Definition of tedbirli in Turkish English dictionary
- {s} cautious
Do you think I'm being too cautious?
- Çok tedbirli olduğumu düşünüyor musun?
I'm trying to be cautious.
- Ben tedbirli olmaya çalışıyorum.
- {s} prudent
We need to be prudent.
- Tedbirli olmamız gerekiyor.
You should have been more prudent.
- Daha tedbirli olmalıydın.
- careful
- precautious
- vigilant
- argus
- hooly
- fail-proof
- precautionary
- cagey
- fail proof
- forethoughted, provident; prudent
- fail-safe
- guarded
- wary
Mary is wary of strangers.
- Mary yabancılara karşı tedbirli.
- prudential
- discreet
- Fabian
- advised
- tactical
- well-advised
- canny
- circumspect
- deliberative
- politic
- forethoughtful
- circumspect, chary, prudent, cautious
- forethoughtedly, providently; prudently
- deliberate
- sparing
- fail safe
- judicious
- precautional
- chary
- gingerly
- well advised
- forehanded
- failsafe
- providencs
- tedbir
- measure
Tom opposed the measure.
- Tom tedbire karşı çıktı.
Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus.
- Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.
- tedbir
- (Hukuk) precaution
I would have to take precautionary steps to keep him out.
- Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
Every precaution has been taken.
- Her türlü tedbir alındı.
- tedbirli olmak
- guard
- tedbirli olmak
- be prudent
- tedbirli davranmak
- Do something with caution, do something with care
- tedbirli davranmak
- Do something gingerly
- tedbirli davranmak
- to cautious
- tedbirli bir biçimde
- forethoughtfully
- tedbirli bir şekilde
- vigilantly
- tedbirli bir şekilde
- forehandedly
- tedbirli bir şekilde
- warily
- tedbirli bir şekilde
- tactically
- tedbirli insan kuralı
- (Ticaret) prudent man rule
- tedbirli karakol süresi
- (Askeri) prudent limit of patrol
- tedbirli kimse
- hedger
- tedbirli olma
- deliberation
- tedbirli olmak
- hold back
- tedbirli uçuş sahası
- (Askeri) airspace caution area
- tedbirli yakma
- advance burn
- tedbirli yatırım
- (Ticaret) prudent investment
- tedbirli şekilde
- providently
- tedbir
- {i} discretion
I appreciate your discretion.
- Tedbirini takdir ediyorum.
- tedbir
- caution
- tedbir
- {i} Providence
- tedbir
- cautiousness
- tedbir
- (Ticaret) device
- tedbir
- diligence
- tedbir
- prophylactic
- tedbir
- circumspection
- tedbir
- (Ticaret) measures
Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system.
- Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.
Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
- Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
- tedbir
- discreetness
- tedbir
- step
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
I would have to take precautionary steps to keep him out.
- Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
- tedbir
- shift
- Tedbir
- (Tıp) manoeuver, maneuver
- tedbir
- sparingness
- tedbir
- forethought
- tedbir
- foresight
- tedbir
- precaution, measure önlem
- tedbir
- protection
- tedbir
- expedient
- tedbir
- policy
- tedbir
- hedge
- tedbir
- maneuver