Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Çok az sayıda kişi derse geldi.
- Few people came to the lecture.
Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.
- The professor gave a lecture on the Middle East.
Senin tarafından ders verilmem gerekmiyor.
- I don't need to be lectured by you.
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.