tazeleyici

listen to the pronunciation of tazeleyici
Turkish - English
regenerative
freshener
refresher
(Nükleer Bilimler) replenisher
güven tazeleyici
(Ticaret) reassuring
tazele
{f} refresh

She looked at the picture to refresh her memory. - O, hafızasını tazelemek için resme baktı.

She refreshed her memory with the photo. - Fotoğrafla hafızasını tazeledi.

tazele
{f} refreshed

I feel completely refreshed after spending a week in the country. - Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.

She refreshed her memory with the photo. - Fotoğrafla hafızasını tazeledi.

tazele
brush up on

Before going to work in Paris, I have to brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

If you're going to go to France, you should brush up on your French. - Fransa'ya gideceksen, Fransızcanı tazelemelisin.

tazele
{f} refreshing
tazeleyici
Favorites