Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

tazeleme

listen to the pronunciation of tazeleme
Turkish - English
instauration
refreshing
{i} refresh

In August, I have a technological refresher course that lasts two months. - Ağustos ayında, iki ay süren teknolojik tazeleme kursum var.

She looked at the picture to refresh her memory. - O, hafızasını tazelemek için resme baktı.

tazelemek
{f} freshen

Would you like to freshen up? - Makyajını tazelemek ister misin?

Before going to work in Paris I have to freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

tazelemek
renew
tazelemek
{f} refresh

She looked at the picture to refresh her memory. - O, hafızasını tazelemek için resme baktı.

tazelemek
replenish
tazele
{f} refresh

She looked at the picture to refresh her memory. - O, hafızasını tazelemek için resme baktı.

Tom refreshed his drink. - Tom içkisini tazeledi.

tazele
{f} refreshed

I feel completely refreshed after spending a week in the country. - Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.

I feel quite refreshed after taking a bath. - Banyo yaptıktan sonra oldukça tazelenmiş hissediyorum.

tazele
brush up on

Before going to work in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

Before going to study in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

tazele
{f} refreshing
tazelemek
furbish
bilgi tazeleme kursu
refresher course
tazelemek
brush up

Before going to work in Paris I need to brush up my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

I want to brush up my English. - İngilizce bilgimi tazelemek istiyorum.

tazelemek
freshen up

Would you like to freshen up? - Makyajını tazelemek ister misin?

Before going to work in Paris I have to freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

tazelemek
to instill (a feeling or thought) in one again
tazelemek
to freshen up; to renew; to replenish
tazelemek
top up
tazelemek
to add water to (a food previously cooked) and reheat it: Dünkü çorbayı tazeledim. I reheated yesterday's soup
tazelemek
to replace (something old) with something fresh: Küpteki suyu tazeleyelim. Let's put fresh water in the water jar. Çayını tazeleyeyim mi? May I give you another glass of tea?
tazelemek
rub up
tazelemek
recreate
tazelemek
renovate
tazelemek
top_up
tuvalet tazeleme odası
powder room
Turkish - Turkish
Tazelemek işi
tazelemek
Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak
tazelemek
Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek: "Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı."- Ç. Altan
tazelemek
Unutulmuş bir duygu veya bir düşünceyi yeniden canlandırmak
tazelemek
Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek
tazelemek
Bazı yiyecekleri, bayatlamışken kaynatıp taze duruma getirmek
tazelemek
Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak: "Hoca bir kere daha tazeleyince harıl harıl yazmaya koyuldu."- H. Taner
tazelemek
Bozulduğu düşünülen bir bağ veya inancı yeniden yapmak: "İmam Efendi abdest tazeleyecekmiş dediler."- M. Ş. Esendal
tazelemek
Bozulduğu düşünülen bir bağ veya inancı yeniden yapmak
tazelemek
Unutulmuş bir duygu veya bir düşünceyi yeniden canlandırmak: "Rica ederim, bu bahisleri açıp da dert tazeleme!"- R. H. Karay