Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
- Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer.
His aristocratic manners amaze me.
- Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.
Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
- Herkes yasadışı yabancılar karşı düşmanca bir tavır aldı.
With these stupid attitudes, Maria doesn't do more than proving her own arrogance.
- Bu aptalca tavırlarıyla Maria kendi kibrini kanıtlamaktan daha fazlasını yapmaz.
I couldn't put up with her arrogant behavior.
- Onun küstah tavırlarına dayanamadım.
His smug behavior is offensive.
- Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.
With these stupid attitudes, Maria doesn't do more than proving her own arrogance.
- Bu aptalca tavırlarıyla Maria kendi kibrini kanıtlamaktan daha fazlasını yapmaz.
Layla's demeanor changed.
- Leyla'nın tavırları değişti.
When he was young, he had an arrogant air.
- Ben gençken onun küstah bir tavırı vardı.