Kendisine Fransızca öğretti.
- He taught himself French.
Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
- While employed at the bank, he taught economics at college.
Size öğretilen yanlıştır.
- What you were taught is wrong.
İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
- That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
Öğretmekten çok yoruldum.
- I am very tired from teaching.
Sadece sana bir ders vermek istedim.
- I just wanted to teach you a lesson.
Kızım lisede ders vermek istiyor.
- My daughter wants to teach in high school.
Yirmi yıldır öğretmenlik yapmaktadır.
- He has been teaching for 20 years.
Tom öğretmenlik yapmaktan sıkıldı ve yeni bir iş aradı.
- Tom became bored with teaching and he looked for a new job.
Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- I know that you're a teacher.
Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
- Are you a teacher or a student here?
Boston'daki erkek kardeşim öğretmen olmak için öğrenim görüyor.
- My brother in Boston is studying to become a teacher.
Öğretmen onun yok olduğunu göstermek için onun adının yanına bir işaret koydu.
- The teacher put a mark next to his name to show that he was absent.
Than Sir Launcelot armed hym and toke his horse, and so he was taughte to the abbey.
She used to teach at university.
... But about three years ago, 2009, Typhoon Morakot taught ...
... ago until it was conceptualized by economic research, taught to generations of students. ...