Definition of tatil in Turkish English dictionary
- vacation
The summer vacation has come to an end too soon.
- Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
I'm just going to rest during the summer vacation.
- Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim.
- holiday
We used to go to the seaside on holiday.
- Tatilde deniz kenarına giderdik.
Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
- Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
- leisure
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- rest
I worked at a restaurant during summer vacation.
- Ben yaz tatilinde bir restoranda çalıştım.
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- stoppage (of activity)
- (Kanun) abeyance
- vacations
I spent more than three-quarters of my summer vacations traveling.
- Yaz tatillerimin dörtte üçünden fazlasını seyahat ederek geçirdim.
I've had better vacations.
- Daha iyi tatiller geçirdim.
- closed for a holiday
- vacation shutdown
- suspension of work
- temporary cessation, suspension
- vac
She is never online, even during her vacation.
- O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
The summer vacation has come to an end too soon.
- Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- holiday, vacation; suspension of work; stoppage (of activity); rest; closed for a holiday
- recessional
- temporary closure, closing (a place) temporarily
- stoppage
- holiday, vacation
- long break for a meal: Onun iki saatlik bir öğle tatili var. He has a two-hour lunch break
- recess
The students are having a recess now.
- Öğrenciler şimdi bir tatile giriyorlar.
Even though we're supposedly in a recession, people are traveling abroad in record numbers this Golden Week holiday.
- Sözde bir durgunluk içinde olmamıza rağmen bu Altın Hafta tatilinde rekor sayıda insan yurt dışında seyahat ediyor.
- shutdown
- holidaying
- holiday destination
- the holiday
- holidayed
- holiday area
- quiet
This is the perfect place for those who seek a quiet vacation.
- Bu, sessiz bir tatil arayanlar için mükemmel bir yer.
We want to spend the holidays in a quiet place.
- Tatilleri sakin bir yerde geçirmek istiyoruz.
- intersession
- tatil yeri
- {i} resort
The resort has large swimming pools.
- Tatil yerinin büyük bir yüzme havuzu var.
Sami called from a resort.
- Sami bir tatil yerinden aradı.
- tatil yapmak
- holiday
She talked her husband into having a holiday in France.
- O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
- tatil yapmak
- vacation
I want to take a nice long vacation.
- Güzel uzun bir tatil yapmak istiyorum.
I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
- tatil beldesi
- holiday destination
- tatil beldesi
- holiday village
- tatil destinasyonu
- (Turizm) holiday destination
- tatil edilmiş olma
- (Kanun) abeyance
- tatil etme
- suspension
- tatil etmek
- take something off
- tatil etmek
- suspend
- tatil etmek
- close temporarily
- tatil evi
- holiday house
- tatil evleri
- vacation homes
- tatil günleri
- (Ticaret) holidays
- tatil günü
- holiday
- tatil izni
- (Ticaret) vacation
- tatil kartları
- (Bilgisayar) holiday cards
- tatil köyleri
- resorts
- tatil merkezi
- (Turizm) holiday centre
- tatil olmak
- be on vacation
- tatil olmak
- break up
- tatil olmak
- closed
- tatil olmak
- to be closed
- tatil partisi
- holiday party
- tatil sezonu
- holiday season
- tatil yapmak
- take a vacation
I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
- tatil yeri
- resort to
- tatil-i eşgal
- strike
- tatil yapmak
- have a holiday
- tatil havası
- holiday mood
- tatil büyük başlıkları
- (Bilgisayar) holiday banners
- tatil ekle
- (Bilgisayar) add holidays
- tatil etmek
- 1. to close (a place) temporarily. 2. to suspend, cease (doing something) temporarily
- tatil etmek
- to close temporarily
- tatil eğilim anketi
- (Turizm) vacation tendency survey
- tatil geçirme
- vacationing
- tatil geçirmek
- vacation
- tatil gideri
- vacation expense
- tatil grupları
- (Bilgisayar) holiday sets
- tatil günü
- Sabbath
- tatil günü
- 1. holiday. 2. day off, off day
- tatil günü
- play day
- tatil günü
- rest day
- tatil kompleksi
- (Turizm) holiday komplex
- tatil köyü holiday village
- (resort consisting of a group of bungalows or cabins)
- tatil merkezleri birliği
- (Turizm) hca
- tatil olmak
- (meclis) prorogue
- tatil olmak
- be closed
- tatil olmak
- recess
- tatil olmak
- (for an institution, business) to be closed (for a holiday)
- tatil olmak
- a) to be closed b) to break up
- tatil olmak
- intermit
- tatil planları yapmak
- make plans for a holiday
- tatil planı yapmak
- make a vacation plan
- tatil planı yapmak
- plan a vacation
- tatil turizmi
- holiday tourism
- tatil ve bayramlar
- (deyim) high days and holidays
- tatil yapan
- holidaymaker
- tatil yapma
- vacationing
- tatil yapmak
- take a holiday
- tatil yapmak
- go for a vacation
- tatil yapmak
- to take a vacation
I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
- tatil yapmak
- to take a holiday, to holiday, to vacation, to get away
- tatil zamanları çalışmak
- work unsocial hours
- tatil-i eşgal kanunu
- ottoman strike law
- resmi tatil
- bank holiday
Next Tuesday is a bank holiday.
- Gelecek Salı resmî tatil.
Monday is a bank holiday.
- Pazartesi günü resmi tatildir.
- geçirmek (tatil)
- outstay
- paket tatil
- package holiday
- resmi tatil
- national holiday
Today is a national holiday.
- Bugün resmi tatildir.
- tatil köyü
- holiday village
- tatil yeri
- holiday resort
- 1 haftalık tatil
- one-week holiday
- maçı tatil etmek
- to postpone the game
- tatiller
- Holidays
- adli tatil
- period when the courts are closed
- celseyi tatil etmek
- to recess or adjourn a session or a sitting temporarily (e.g. for lunch)
- dini tatil günlerini önemseyen kimse
- Sabbatarian
- dini tatil günü
- Sabbath
- dini tatil günü çalışan kimse
- Sabbathbreaker
- dini tatil günü çalışmak
- break the Sabbath
- dini tatil günü çalışmamak
- keep the sabbath
- dini tatil günü çalışmayan kimse
- sabbathkeeper
- dini tatil gününe ait
- Sabbatarian
- güneşli tatil beldesi
- sun spot
- iki haftalık tatil
- fortnight's holiday
- iş günü gibi tatil
- busman's holiday
- pazar ve tatil günleri hariç
- (Sigorta) sundays and holidays excepted
- resmi tatil
- public holiday
- resmi tatil
- dies non
- resmi tatil
- legal holiday, bank holiday
- tatil yapmak
- recess
- yarım günlük tatil
- half-holiday
- yıllık tatil
- wake