Would-be film stars often become waitresses.
Would-be marines have to get through a rigorous examination.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
He put weather stripping around the door to keep out drafts.
- Taslakları dışarıda tutmak için kapının etrafına tecrit şeridi koydu.
Tom ripped a page out of his sketch book.
- Tom taslak defterinden bir yaprak yırttı.
Tom looked at Mary's sketches.
- Tom Mary'nin taslaklarına baktı.
There's a draught in here.
- Burada bir taslak var.
The manuscript had been written out by hand.
- Taslak elle yazılmıştı.