I didn't weigh their bags.
- Onların çantalarını tartmadım.
I have to weigh my options.
- Seçeneklerimi tartmak zorundayım.
I have to weigh my options.
- Seçeneklerimi tartmak zorundayım.
An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources.
- Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.
Tom got a little bit of pie.
- Tom birazcık tart aldı.
Tom wished he hadn't eaten so much pie.
- Tom o kadar çok tart yememiş olmayı diledi.
My sister is always weighing herself.
- Kız kardeşim her zaman kendini tartıyor.
The Japanese fiscal authorities are weighing measures to restore public confidence in their economic management.
- Japon mali otoriteleri ekonomik yönetimlerinde ulusal güveni yenilemek için önlemleri tartıyorlar.
Can you weigh this, please?
- Lütfen bunu tartar mısınız?
Mary weighed it in her hand.
- Mary onu elinde tarttı.
Biraz yaban mersini topladıktan sonra, bir pasta yaparım.
- After I pick some blueberries, I make a tart.
Turta yapmak için yumurta yağ ve şekere ihtiyacın var.
- To make a tart, you need eggs, butter and sugar.
Tartar sertleşmiş diş plağının bir şeklidir.
- Tartar is a form of hardened dental plaque.