taraftarlık

listen to the pronunciation of taraftarlık
Turkish - English
adherence, advocacy
favour [Brit.]
partisanship, partiality, advocacy
partiality, partisanship
favor
partisanship
advocacy
{i} favour
taraftar
supporter

The speech made by the president yesterday delighted his supporters. - Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.

They called British supporters Tories. - Onlar İngiliz taraftarlarına Muhafazakarlar adını verdiler.

taraftar
follower
taraftar
fan

Go Ukraine!, screamed the fans. - Taraftarlar Bastır Ukrayna! diye bağırdılar.

They're not big fans of mine. - Onlar benim büyük taraftarlarım değil.

taraftar
advocate
taraftar
exponent
taraftar
backer
taraftar
cohort
taraftar
partizan
taraftar
epigone
taraftar
ad here
taraftar
protagonist
taraftar
adherent

Christianity has many adherents. - Hristiyanlığın birçok taraftarı vardır.

The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it. - Mormonlar çok eşliliği yasa dışı ilan ettiler fakat bazı taraftarları onu hâlâ uyguluyor.

taraftar
sports fan
taraftar
votary
taraftar
Supporter, follower, fan
taraftar
{i} PRO
taraftar
favourable [Brit.]
taraftar
supporter, follower, advocate, partisan, adherent
taraftar
sympathetic
taraftar
favorable
taraftar
sympathizer
taraftar
side
taraftar
partisan
taraftar
{s} favourable
Turkish - Turkish
Yandaşlık
taraftarlık etmek
Bir tarafı tutmak, bir yanı desteklemek
taraftar
Yan tutan, bir yanı destekleyen (kimse), yandaş
taraftar
Yan tutan, bir yanı destekleyen kimse, yandaş: "Siz işin olmaması taraftarısınız."- A. Gündüz
taraftar
Sporcunun veya sporcuların temsil ettikleri renklere, kulübe veya bayrağa bağlanan kimse
taraftar
Sporcunun veya sporcuların temsil ettikleri renklere, kulübe veya bayrağa bağlanan kimse: "Taraftara aklını peynir ekmekle yediren çılgın ve ilkel spor basını bu örnek karşısında kına yakabilir."- T. Dursun K
taraftarlık
Favorites