Can you show me the definition?
- Bana tanımlamayı gösterebilir misiniz?
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
These books have defined and shaped our culture.
- Bu kitaplar kültürümüzü tanımlamış ve şekillendirmiştir.
Here is a brief description.
- İşte kısa bir tanımlama.
We finally found a man who fits this description.
- Sonunda bu tanımlamaya uyan bir adam bulduk.
Some people identify success with having much money.
- Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.
The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
- Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.
We finally found a man who fits this description.
- Sonunda bu tanımlamaya uyan bir adam bulduk.
The man answers the description.
- Adam tanımlamaya uyuyor.
One suspect has been identified.
- Bir şüpheli tanımlandı.
Happiness is sometimes identified with money.
- Mutluluk bazen parayla tanımlanır.
Can you clearly define this word?
- Bu sözcüğü açıkça tanımlayabilir misiniz?
There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
- Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.
Curiosity is a defining trait of human beings.
- Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.
The person whose name was on the passport was described with words.
- Pasaportta adı olan kişi kelimelerle tanımlandı.
She described him as handsome.
- O, onu yakışıklı olarak tanımladı.
Love is hard to define.
- Aşkı tanımlamak zordur.
It's a difficult term to define.
- Bu, tanımlamak için zor bir terim.