Can you show me the definition?
- Bana tanımlamayı gösterebilir misiniz?
Schopenhauer defined architecture as frozen music.
- Schopenhauer mimariyi donmuş müzik olarak tanımladı.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
Here is a brief description.
- İşte kısa bir tanımlama.
The man answers the description.
- Adam tanımlamaya uyuyor.
Can you identify that?
- Onu tanımlayabilir misin?
The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
- Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.
Here is a brief description.
- İşte kısa bir tanımlama.
The man answered to the description.
- Adam tanımlamaya uyuyordu.
Happiness is sometimes identified with money.
- Mutluluk bazen parayla tanımlanır.
One suspect has been identified.
- Bir şüpheli tanımlandı.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
The Astronomical Unit (AU) is defined as the average distance between the Earth and the Sun. It is approximately 150 million km (93 million miles).
- Astronomik Birim Dünya ve Güneş arasındaki ortalama mesafe olarak tanımlanır.Bu yaklaşık 150 milyon kilometredir.
Curiosity is a defining trait of human beings.
- Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.
He described his own experience.
- O, kendi deneyimini tanımladı.
She described him as handsome.
- O, onu yakışıklı olarak tanımladı.
Love is hard to define.
- Aşkı tanımlamak zordur.
It's a difficult term to define.
- Bu, tanımlamak için zor bir terim.