tanımaz

listen to the pronunciation of tanımaz
Turkish - English
unacquainted
Not usual; unfamiliar; strange
{a} not known, unusual, ignorant
{s} not acquainted, unfamiliar
If you are unacquainted with something, you do not know about it or do not have not any experience of it. I was then totally unacquainted with his poems. = unfamiliar
Not acquainted
tanı
{i} diagnosis
tanrı tanımaz
God knows
kural tanımaz
noncompliant
tanı
identification
tanı
direct
tanı
(Bilgisayar) identify

Can you identify the man using this picture? - Bu fotoğrafı kullanan adamı tanımlayabilir misin?

Some people identify success with having much money. - Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.

tanı
recognise

Do you recognise the person in this picture? - Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?

The computer recognises two hundred different types of errors. - Bilgisayar iki yüz farklı tipteki hatayı tanır.

tanı
{f} recognized

She is an excellent scholar, and is recognized everywhere as such. - O, mükemmel bir bilim adamıdır, bu itibarla her yerde tanınır.

Having seen him in the picture, I recognized him at once. - Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım.

tanı
diagnostic

The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument. - Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.

aşk sınır tanımaz
love has no limits
tanı
diagnosis teşhis
Turkish - Turkish
Tanımayan
tanı
Bir hastalığı tanıma işi, teşhis
tanımaz
Favorites