Definition of tanımak in Turkish English dictionary
- recognize
Tom described Mary quite well, so it was easy to recognize her when I saw her.
- Tom Mary'yi oldukça iyi açıkladı, bu yüzden onu görünce onu tanımak kolaydı.
Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize.
- Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.
- know
Tom wants to get to know Mary better.
- Tom Mary'yi daha iyi tanımak istiyor.
Tom wanted to get to know Mary better.
- Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.
- identify
- get to know
Tom wanted to get to know Mary better.
- Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.
I'd like to get to know you better.
- Seni daha iyi tanımak istiyorum.
- be acquainted with
- acknowledge
- to recognize; to know, to be acquainted with sb; to identify, to acknowledge; to distinguish; to accept; to obey
- be recognizant of
- be acquainted with somebody
- (Kanun) legitimise
- obey
- acquaint oneself with
- acquainted with somebody
- to be acquainted with somebody
- put finger on
- accept
- distinguish
- (ayrıcalık) charter
- to respect; to listen to, pay attention to
- to be able to distinguish, know, recognize
- ken
- to be acquainted with, know; to know well
- to recognize, know
- to make a distinction between, distinguish between
- affiliate
- (Hukuk) to recognise
- legitimize
- to acknowledge, recognize
- legitimatize
- to hold (someone) responsible
- spot
- own
Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.
- Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler.
- place
- give
- tanı
- {i} diagnosis
- tanımak ayrıcalık
- charter
- tanıma
- recognition
Please use automatic speech recognition!
- Lütfen otomatik konuşma tanıma yazılımı kullan.
He gave me a smile of recognition.
- Bana bir tanıma tebessümü verdi.
- imkan tanımak
- enable
- imkân tanımak
- give smb. a show
- kendini tanımak
- know oneself
- olanak tanımak
- facilitate
- avantaj tanımak
- (Politika, Siyaset) accord advantages
- olanak tanımak
- admit
- seni tanımak istiyorum
- i want to know you
- süre tanımak
- (Dilbilim) allow for
- tanı
- identification
- tanı
- direct
- tanıma
- diagnose
- tanıma
- recognizing
Of course, recognizing our common humanity is only the beginning of our task.
- Elbette, ortak insanlığımızı tanıma sadece bizim görevin başlangıcıdır.
Tom walked right past Mary without recognizing her.
- Tom onu tanımadan Mary'nin yanından geçti.
- öncelik tanımak
- prioritize
- tanı
- (Bilgisayar) identify
I don't want to identify myself with that group.
- Bu grupla kendimi tanıtmak istemiyorum.
Some people identify success with having much money.
- Bazı insanlar başarıyı çok para kazanma olarak tanımlarlar.
- tanı
- recognise
The computer recognises two hundred different types of errors.
- Bilgisayar iki yüz farklı tipteki hatayı tanır.
Do you recognise the person in this picture?
- Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
- tanı
- {f} recognized
She was burned so extensively that her children no longer recognized her.
- O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.
Everyone recognized him as a brilliant pianist.
- Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.
- tanı
- diagnostic
The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument.
- Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.
- tanıma
- disown
- tanıma
- recognitions
- tanıma
- recognition of
- tanıma
- get acquainted with
- avantaj tanımak
- (Hukuk) to accord advantages
- ayrıcalık tanımak
- privilege
- ayrıcalık tanımak
- acquit
- ayrıcalık tanımak
- to bestow favours on
- ayrıcalık tanımak/göstermek
- to favor (one person) (at the expense of another)
- bir ülkeyi tanımak
- (Hukuk) to recognize a country
- daha iyi tanımak
- have the advantage of smb
- hak tanımak
- entitle
- hak tanımak
- enfranchise
- isim olarak tanımak
- know somebody by name
- isim olarak tanımak
- know by name
- ismen tanımak
- to know sb by name
- muafiyet tanımak
- give someone exemption
- muafiyet tanımak
- grant someone exemption
- olanak tanımak
- make possible
- olanak tanımak
- serve
- olanak tanımak
- allow of
- söz hakkı tanımak
- recognize
- süre tanımak
- respite
- tanı
- diagnosis teşhis
- tanıma
- identification
- tanıma
- familiarization
- tanıma
- spotting
- tanıma
- acquaintance
- tanıma
- acknowledgment
- tanıma
- recognizance
- tanıma
- acknowledgement
- tanıma
- (konsolos vb.) exequatur
- yakından bilmek/tanımak
- to be closely acquainted with, know (someone) well
- yakından tanımak
- to be closely acquainted with
- çok az tanımak
- be on nodding terms
- öncelik tanımak
- yield precedence to
- öncelik tanımak
- give way
- öncelik tanımak
- prefer
- öncelik tanımak
- to give priority to
- öncelik tanımak
- give priority to
- şans tanımak
- to give (someone) a chance, give (someone) a break
- şans tanımak
- give an opportunity
- şans tanımak
- give a chance
- şans tanımak
- give a break
- şans tanımak
- to give sb a break
- şans tanımak
- give smb. a show