Eye witnesses saw Tom walking south on Park Street just after the bombing.
- Görgü tanıkları bombalamadan hemen sonra Tom'un Park Street'te güneye doğru yürüdüğünü gördüler.
We were witnesses of the accident.
- Kazanın tanıklarıydık.
He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
She witnessed him being killed.
- O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
He came only as a witness to the light.
- O, ışığa sadece bir tanık gibi geldi.
The DA wants me to testify against Tom.
- Savcı benim Tom aleyhinde tanıklık yapmamı istiyor.
I'd never testify against my wife.
- Eşim aleyhine asla tanıklık etmezdim.