He was called to give evidence.
- O, tanıklık etmek için çağrıldı.
She witnessed him being killed.
- O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
He witnessed the murder.
- O cinayete tanıklık etti.
I'd never testify against my wife.
- Eşim aleyhine asla tanıklık etmezdim.
Our only witness is refusing to testify.
- Tek tanığımız tanıklık yapmayı reddediyor.