It's okay to look, but it's rude to stare.
- Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.
We'll help you, okay?
- Biz size yardım ederiz, tamam mı?
Yesterday, we finished constructing the new stage.
- Dün yeni aşama inşaatını tamamladık.
Yes, you're quite right.
- Evet, sen tamamen haklısın.
I'm all packed and ready to go.
- Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
We're not totally ready yet.
- Biz henüz tamamen hazır değiliz.
On the whole I agree with you.
- Sana tamamen katılıyorum.
I know the whole of the story.
- Ben hikayenin tamamını biliyorum.
It is utterly impossible to finish the work within a month.
- Bir ayda işi tamamen bitirmek imkansız.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
Her lecture was completely over my head.
- Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.
Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her.
- Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.
He has done the work completely.
- O, işi tamamen yaptı.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
You and Tom are exactly the same.
- Sen ve Tom tamamen aynısınız.
That's exactly what I expected to happen.
- Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
It's all right, Tom. Everything's all right now.
- Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.
I think it's all right now.
- Sanırım o şimdi tamam.
Tom is well aware of the problem.
- Tom sorunun tamamen farkındadır.
His family are all very well.
- Onun ailesi tamamen çok iyidir.
The cherry trees are in full blossom.
- Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.
I was fully alive to the danger.
- Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
I haven't quite finished eating.
- Ben yemeği tamamen bitirmedim.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
- Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said.
- Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.
Alright, mom, I get it!
- Tamam, anne, bunu anlıyorum!
If you need anything, you can call, alright?
- Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?
OK, what would you like advice on?
- Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?
Write me sometime, OK?
- Bir ara bana yaz tamam mı?
She has finished correcting the exercises.
- Alıştırmaları düzeltmeyi tamamladı.
Complete with the correct form of the verb.
- Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.
He has done the work completely.
- O, işi tamamen yaptı.
Wait a minute, my laundry is done, I'll go hang out the washing.
- Bir dakika bekle, benim çamaşır tamam, çamaşırı asmaya gideceğim.