Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about the weather.
Tom'un sohbet odalarında gerçek ismini vermeyecek kadar aklı var.
- Tom knows better than to give his real name in chat rooms.
Biz akşam yemeğinden sonra şarkı söyledik, dansettik ve sohbet ettik.
- We sang, danced and chatted after dinner.
Bir fincan kahve içerken sohbet edelim.
- Let's talk over a cup of coffee.
Onlar geç saatlere kadar oturup sohbet ettiler.
- They stayed up late talking.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Özel olarak konuşmamız gerek.
- We need to have a chat in private.
Seninle konuşmak güzeldi.
- It was really nice chatting with you.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
- Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Konuşurken lafımı bölme.
- Don't interrupt me while I'm talking.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
- The peace talks ended in failure.
Barış görüşmelerine acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for peace talks.
Konuşmak yerine çalışın!
- Work instead of chatting!
Seninle konuşmak güzeldi.
- It was really nice chatting with you.
Hiç kimse bu konu hakkında konuşmak istemedi.
- No one wanted to talk about it.
Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.
- The group was planning a bull session to talk about the upcoming party.
Akıllı insanlar söyleyecek bir şeyleri olduğu için ; aptallar, bir şey söylemek zorunda oldukları için konuşurlar.
- Wise men talk because they have something to say; fools, because they have to say something.
Ben dilleri konuşmak ve bir şey söylemek için kullanmam. Ben onları insanlığa hizmet etmek için kullanırım.
- I don't use languages to talk and say nothing. I use them to serve humanity.
Tom'un yaptığı şeyden söz etmek istiyor musun?
- Do you want to talk about what Tom did?
Tom seninle sohbet etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to talk to you.
Onunla sohbet etmek zordur.
- It is difficult to talk to him.
Akşam yemeğinden sonra yapacağım şey internette sohbet etmektir.
- What I will do after dinner is to chat on the internet.
O benimle sohbet etmektense Tatoeba'daki cümleleri tercüme etmeyi tercih ediyor.
- She would sooner translate sentences on Tatoeba than chat with me.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
- Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
Onun konuşma biçimini seviyor.
- He likes the way she talks.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
- I just love the way Tom talks.
Tom şehrin dedikodusuydu.
- Tom was the talk of the town.
O, şehrin dedikodusuydu.
- He was the talk of the town.
Biz seninle görüşmek istiyoruz.
- We want to talk to you.
Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.
- Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out.
Ben konuşurken sözümü kesme.
- Don't interrupt me while I am talking.
Although I don't speak Chinese I managed to talk with the villagers using signs and gestures.
We're not talking rocket science here: it should be easy.
... no a groom sociologists gum bet on her talk of why this is it's not because you ...