talihsiz

listen to the pronunciation of talihsiz
Turkish - English
unfortunate

It was unfortunate that he lost his passport. - Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti.

It was unfortunate that it rained yesterday. - Dün yağmur yağması talihsizdi.

unlucky

I think Tom is unlucky. - Tom'un talihsiz olduğunu düşünüyorum.

We are all witnessed the unlucky incident included Tom. - Tom’un da içinde olduğu talihsiz bir olaya hepimiz tanık olduk.

unfortunate

I haven't been back here since that unfortunate incident. - Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım.

It was unfortunate that he lost his passport. - Pasaportunu kaybetmesi talihsizlikti.

unlucky

I think Tom is unlucky. - Tom'un talihsiz olduğunu düşünüyorum.

We are all witnessed the unlucky incident included Tom. - Tom’un da içinde olduğu talihsiz bir olaya hepimiz tanık olduk.

inauspicious
unlucky, luckless, unfortunate, ill-fated
unlucky, unfortunate
hapless
down on one's luck
disastrous
star crossed
cursed
evil
ill fated
ill-starred
ill-omened
infelicitous
grief-stricken
nebbish
tough
infelicitous
bad
untoward
poor
rough
ill-starred
distressed
tragic
ill-fated
hapless
misfortunate
out of luck
down on his luck
grief stricken
ill starred
ill omened
griefstricken
talihsiz, kadersiz
unfortunate, kadersiz
Turkish - Turkish
Talihi ters olan, talihi kötü olan, şanssız, bahtsız
Talihi ters olan, talihi kötü olan, şanssız, bahtsız (kimse): "Alın yazısı bu masum ve talihsizi idama mahkûm etmişti."- H. R. Gürpınar
English - Turkish

Definition of talihsiz in English Turkish dictionary

unfortunate talihsiz, sanssiz, bahtsiz; yersiz, uygunsuz
şanssız, bahtsız kimse, kara bahtlı
talihsiz
Favorites