Definition of takip etme in Turkish English dictionary
- follow-up
- (Havacılık) hunt
- tracing
- follow up
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
I would like to follow up on our conversation about global warming.
- Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.
- chasing
- consecution
- followup
- takip etmek
- pursue
- takip etmek
- {f} chase
- takip etmek
- {f} follow
We don't have to follow her.
- Biz onu takip etmek zorunda değiliz.
We have to follow Tom.
- Tom'u takip etmek zorundayız.
- takip etmek
- track
- takip et
- pursue
The cat has pursued the mouse.
- Kedi fareyi takip etti.
The police and the FBI pursued several leads.
- Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
- takip etmek
- prosecute
- takip etmek
- {f} hound
- birbirini takip etme
- succession
- takip etmek
- keep track of
- takip etmek
- monitor
- takip etmek
- (deyim) be in line with
- takip etmek
- trail
- takip etmek
- take out
- takip etmek
- keep a tab on
- takip etmek
- go after
- takip etmek
- keep up with
- takip etmek
- follow in somebody's wake
- takip etmek
- (deyim) keep in step
- takip etmek
- (Kanun) appeal
- takip et
- follow up
I would like to follow up on our conversation about global warming.
- Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
- takip et
- {f} alternate
- takip et
- {f} followed
I followed my lessons diligently.
- Derslerimi düzenli bir şekilde takip ettim.
We followed the deer's tracks.
- Biz geyiklerin izini takip ettik.
- takip et
- {f} monitor
- takip et
- {f} chase
- takip et
- {f} dogged
- takip etmek
- follow up
I would like to follow up on our conversation about global warming.
- Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.
- takip et
- dog
Mary's dog followed her to school.
- Mary'nin köpeği onu okula kadar takip etti.
- takip etmek
- Follow in smb.'s wake, to follow, to pursue, to chase, to dog
- takip etmek
- Follow, pursue, chase, dog
- takip etmek
- to keep track of
- takip etmek
- to follow
I was compelled to follow her.
- Onu takip etmek zorunda kaldım.
We have to follow Tom.
- Tom'u takip etmek zorundayız.
- takip et
- followup
- takip et
- ensue
- takip etmek
- come after
- takip etmek
- give chase
- takip etmek
- keep tabs on
- takip etmek
- to follow, to pursue, to chase, to dog
- takip etmek
- dog
- takip etmek
- sleuth
- takip etmek
- 1. to follow; to pursue; to trail. 2. to follow, come after, succeed. 3. to follow, take (someone, something) as one's example. 4. to pursue (an end, a goal). 5. to pursue, busy oneself with (a matter). 6. to follow; to watch closely; to keep one's mind on; to keep abreast of. 7. to keep up with, follow (a fashion)
- takip etmek
- succeed
- takip etmek
- arrange (organize)
- takip etmek
- follow in smb.'s wake
- takip etmek
- supervene