takım

listen to the pronunciation of takım
Turkish - English
suit

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

Men's suits are on sale this week at that department store. - O mağazada bu hafta erkek takımları satılıyor.

set

A totally ordered set is often called a chain. - Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.

The pioneers overcame a set of obstacles. - Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.

team

Our team defeated them by 5-0 at baseball. - Takımımız beyzbolda onları 5-0 mağlup etti.

Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star. - İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.

squad

Tom ran into a squad of police officers armed to the teeth. - Tom tepeden tırnağa silahlı bir takım polis memurlarıyla karşılaştı.

The match was postponed because half the squad came down with food poisoning. - Takımın yarısının gıda zehirlenmesi geçirmesi nedeniyle maç ertelendi.

tool

Tom opened his toolbox. - Tom takım kutusunu açtı.

I'll need my own tools. - Kendi takımlarıma ihtiyacım olacak.

brigade
group

The good team spirit in the work group is valued positively. - Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.

fleet
fitment
side
group, team, crew, troop, set, gang, band, or bunch (of people)
covey
bunch
platoon
gear

Tom was wearing scuba gear. - Tom dalış takımını giyiyordu.

There's a problem with the plane's landing gear. - Uçağın iniş takımında bir sorun var.

gang
posse
(Botanik) , (Zooloji) order
(Askeriye) platoon
tribe
kit
tackle

That tackle box looks a lot like mine. - O takım çantası benimkine çok benziyor.

I saw Tom and Mary carrying their fishing poles and tackle boxes. - Ben Tom ve Mary'yi olta kamışlarını ve takım kutularını taşırken gördüm.

gram., see tamlama. bir
suit (of playing cards)
suite
battery

Where did I put my battery pack? - Pil takımımı nereye koydum?

clique
mech. train: dişli takımı gear train
cigarette holder
set; lot; suit; suite; team; squad, platoon; class; kind, sort, type; order; crew, gang; cigarette-holder
set (of things): çay takımı tea set, tea service, or set of napkins (to be used with a tea set). tornavida takımı set of screwdrivers. oda takımı living room suite (of furniture). yatak takımı bedroom suite (of furniture) or set of bedsheets and pillowcases (for one bed)
outfit
band
(Biyoloji,Gıda) order

A totally ordered set is often called a chain. - Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.

Tom had all of his suits made to order. - Tom bütün takımlarını sipariş üzerine yaptırdı.

kind
sort
furniture
cluster
furnishings
(Tıp) ordo
cohort
type
(Bilgisayar) accessory
(Matematik) family
pool
unit

Their team has a strong sense of unity. - Onların takımının güçlü bir birlik duyusu var.

Tim Howard was the goalkeeper for the United States national team in 2014. - Tim Howard 2014 yılında Amerika Birleşik Devletleri milli takımının kalecisiydi.

togs
range
troop
utensil

Please bring your own eating utensils. - Lütfen kendi yemek takımını getir.

Tom asked me to bring my own eating utensils. - Tom kendi sofra takımımı getirmemi istedi.

caboodle
parcel
team of
burton
ensemble
toolbox

Tom opened his toolbox. - Tom takım kutusunu açtı.

{i} rig

Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this. - Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.

Your brother's soccer team won the game and is celebrating right now. - Erkek kardeşinin futbol takımı maçı kazandı ve şu anda kutlama yapıyorlar.

bevy
fitting
genus
takım elbise
suit

How can you afford another suit? - Diğer takım elbiseye gücün nasıl yetebilir?

That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one? - O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?

takım (alet)
utensil
takım (birlikte)
(Askeri) platoon
takım halinde
as a team
takım komutanı
Team Commander
takım oyunu
team play
takım arkadaşı
teammate

Tom was a great teammate. - Tom harika bir takım arkadaşıydı.

Tom is a great teammate. - Tom harika bir takım arkadaşı.

takım ciğer a pair of lungs
(as sold by a butcher)
takım dayağı
tool post
takım delgi
gang punch
takım elbise
lounge suit
takım elbise
suit of clothes

I bought a new suit of clothes. - Yeni bir takım elbise aldım.

takım elbise
(man's) suit
takım elbise kumaşı
suiting
takım halinde yapmak
team
takım karşılaşması
team event
takım kurmak
team
takım lideri
(Askeri) team leader
takım ruhu
team spirit

The team spirit was unbelievable, we were all in this together. - Takım ruhu inanılmazdı, hepimiz birlikte bunun içindeydik.

The good team spirit in the work group is valued positively. - Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.

takım taklavat
the whole outfit
takım taklavat
a) bag and baggage, paraphernalia b) private parts, privates
takım taklavat
(Konuşma Dili) the whole kit and caboodle, the whole push
takım takım
in groups
takım tezgâhı
machine tool
takım tutmak
to support a (sports) team, be a fan of a team, root for a team
takım yatmak
for a team to lose the game
takım çantası
tool box
takım; program kütüphane teybi
(Askeri) platon; program library tape
taktik füze; hedef materyaller; takım üyesi; teknik talimname; harekat alanı füz
(Askeri) tactical missile; target materials; team member; technical manual; theater missile; TROPO modem
bir takım
several

Several houses were damaged in the last storm. - Son fırtınada bir takım evler hasar gördü.

A combination of several mistakes led to the accident. - Bir takım hataların birleşimi kazaya neden oldu.

(mobilya) takım
suite
en iyi takım
(Spor) varsity
genç takım
(Spor) young team
konuk takım
(Bahis) away team
spor takım
side
takımlar
(Mekanik) tooling
takımlar
(Mekanik,Otomotiv) tools

I'll need my own tools. - Kendi takımlarıma ihtiyacım olacak.

ikinci takım
second team
takım elbise
in suit
takım elbise
suits

Both girls wear white suits. - Her iki kız beyaz takım elbiseler giyiyor.

Both of the girls are wearing white suits. - Kızların her ikisi de beyaz takım elbiseler giyiyorlardı.

alt takım
under frame
altmış kişilik takım
sixties
altılık takım
sextuple
asım takım
jewelry, ornaments
bir takım
some

We asked Tom some questions. - Biz Tom'a bir takım sorular sorduk.

bir takım
sundry
bu desende gümüş takım var mı
Have you got silverware in that pattern
dikey takım
(Matematik) orthogonal family
ev sahibi takım
home team
frak bir takım
dress suit
hangi takım sarı forma giyiyor
Which team is wearing the yellow uniform
iki parça bir takım
two piece suit
ikinci takım
scrub
ikinci takım
scrub team
ilk takım
first team
izin verilen ikmal listesi; takım adalar deniz şeridi; anahtar yer bulma yönlend
(Askeri) allowable supply list; archipelagic sea lane; assign switch locator (SL) routing; authorized stockage list (Army)
karma takım
mixed team
karşı takım
opposing team
konuk takım
visiting team
kıyıya yakın adalar dizisi ve kıyı takım adaları
(Hukuk) coastal archipelagos
milli takım
(Spor) national tem
milli takım
national team
on bir kişilik takım
eleven
onlu takım
decade
pantolon ceket takım
(kadın) trouser suit
pantolon ceket takım elbise
pants suit
pantolonlu takım
(kadın) pants suit
resmi bir takım
business suit
resmi bir takım rica ediyorum
I would like a business suit
sekiz kişilik takım
eight
sekizli takım
octad
seksen kişilik takım
eighties
siyah takım elbiseli
black suited
spor bir takım
gym suit
standart takım
(Otomotiv) standard tool
tek kişilik porselen takım
a sulky set of china
ulusal takım
(Spor) national tem
yedi kişilik takım
septuplet
çeyrek finale çıkan takım
quarterfinalist
özel dikim bir takım
custom made suit
özel dikim bir takım rica ediyorum
I would like a custom made suit
üç parça bir takım
three piece suit
üçlü takım
trine
ısmarlama takım elbise
tailored suit
ısmarlama takım elbise
tailored costume
Turkish - Turkish
Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, ekip, trup
Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu
Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
Benzer, gibi
Birbirini tamamlayan şeylerin tümü: "Kadın kahve takımlarını alıp çıktı."- N. Cumalı
Bölüğü oluşturan birliklerden her biri: "Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek."- Ö. Seyfettin
Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu
Bölüğü oluşturan birliklerden her biri
Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk
Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk: "Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu."- H. E. Adıvar
Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri
Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik
Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk
Benzer, gibi: "... bu takım düşünceler arasında, dün sütçüye verilen paranın üstünün eksik geldiğini de hatırlıyor."- M. Ş. Esendal
Topluluk
Birbirini tamamlayan şeylerin tümü
Sigara ağızlığı
kat
takım taklavat
1. Hepsi, hep birlikte.2. Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman

1. Pencerelerin arkasında silme yıldız bir temmuz gecesi, takım taklavatıyla, görkemli bir donanma şenliği gibi kuruluyor.- A. İlhan. 2. İşe giderken takım taklavat dolu valizimizi tramvaya alırlar mı diye korka korka sorduk.- B. R. Eyuboğlu.

takım erki
Oligarşi
takım oyunu
Bir işi paylaşarak ve ortaklaşa yapmak
takım oyunu
Oyuncuları belli sayıda olan takımlarla yapılan spor türü
takım taklavat
Hepsi, hep birlikte
takım takım
Küçük topluluklar durumunda
alt takım
İniş takımları
alt takım
Bir takım içinde kurulan ikinci derecedeki takım
asım takım
Kadınların takındıkları süs eşyası
milli takım
Uluslararası yarışmalarda bir ülkeyi temsil etmek için bir araya gelmiş sporcular grubu
takım
Favorites