Taktiklerimizi değiştirmek zorunda kaldık.
- We were forced to change our tactics.
Sami tüm satış taktiklerini biliyor.
- Sami knows all the sales tactics.
Bir uçak gemisi ancak bir taktik nükleer silahla yok edilebilir.
- An aircraft carrier can only be destroyed with a tactical nuclear weapon.
O onun taktiklerini anladığıma inanmadı.
- He did not believe that I understood his tactics.
There were terrible allegations against her of fraud and standover tactics.