tabanı

listen to the pronunciation of tabanı
Turkish - English
base
To be located (at a particular place)
Any of a class of generally water-soluble compounds, having bitter taste, that turn red litmus blue, and react with acids to form salts
A cheerleader who stays on the ground
The name of the controlling terminal of a transistor
Your base is the main place where you work, stay, or live. For most of the spring and early summer her base was her home in Scotland
{i} foundation; bottom layer; principal element, fundamental part; fortified area, place from which actions are carried out (Military); one of the four points of the baseball diamond; substance which forms a salt when mixed with an acid (Chemistry)
a support or foundation; "the base of the lamp"
the bottom part which supports that above it, as in: We camped overnight at the base of the mountain
The place where decisions for an organization are made; headquarters
{s} low, nasty, despicable, ignoble
the principal ingredient of a mixture; "glycerinated gelatin is used as a base for many ointments"; "he told the painter that he wanted a yellow base with just a hint of green"; "everything she cooked seemed to have rice as the base"
having or showing an ignoble lack of honor or morality; "that liberal obedience without which your army would be a base rabble"- Edmund Burke; "taking a mean advantage"; "chok'd with ambition of the meaner sort"- Shakespeare; "something essentially vulgar and meanspirited in politics"
The set of sets from which a topology is generated
use (purified cocaine) by burning it and inhaling the fumes
any of a broad class of compounds, including alkalis, that react with acids to form salts, plus water Also known as hydroxides Hydroxides ionize in solution to form hydroxyl ions (OH-); the higher the concentration of these ions, the stronger the base Bases are used extensively in petroleum refining in caustic washing of process streams to remove acidic impurities, and are components in certain additives that neutralize weak acids formed during oxidation
A compound that dissociates to produce hydroxyl (OH-) anions when dissolved in water (also called "caustic" or "alkali") See also pH
A substance used as a mordant
Of little comparative value, as metal inferior to gold and silver, the precious metals
any substance which contains hydroxyl (OH) groups and furnishes hydroxide ions in solution; a molecular or ionic substance capable of combining with a proton to form a new substance; a substance that provides a pair of electrons for a covalent bond with an acid; a solution with a pH of greater than 7
taban
sole

I have a callus on the sole of my foot. - Ayağımın tabanında bir nasır var.

Tom has trouble with his walking boots. He has blisters on the sole of one foot. - Tom'un yürüyüş botlarıyla sorunu var. Bir ayağının tabanında kabarcıklar var.

taban
base

Many biometric systems are based on the fingerprint scanner. - Birçok biyometrik sistem parmak izi tarayıcısı tabanlıdır.

Tom used to play second base for his high school's baseball team. - Tom lisesinin beyzbol takımı için ikinci taban oynardı.

taban
floor

There's a large carpet on the floor. - Tabanda büyük bir halı var.

They have climbed the highest mountains and walked on the floor of the seas. - Onlar en yüksek dağlara tırmanıp denizlerin tabanında yürüdüler.

tarla tabanı roller used
to level the soil in a field
taban
(Nükleer Bilimler) bottom

We haven't yet hit bottom. - Henüz tabana vurmadık.

Gum got stuck to the bottom of my shoe. - Sakız ayakkabımın tabanına yapıştı.

bulut tabanı
(Askeri) cloud bottom
deve tabanı
(Botanik, Bitkibilim) monstera deliciosa
grafik tabanı
(Bilgisayar) chart floor
lastik tabanı
(Otomotiv) cushion gum
parti tabanı
(Politika, Siyaset) grassroots
prob tabanı
wedge
resif tabanı
(Denizbilim) reef base
sermaye tabanı
(Ticaret) capital base
taban
footplate
taban
mount

They have climbed the highest mountains and walked on the floor of the seas. - Onlar en yüksek dağlara tırmanıp denizlerin tabanında yürüdüler.

taban
top coat
taban
(Gıda) datum
taban
ground
taban
(Coğrafya) subsoil
taban
basis
taban
magnetic base
taban
sub-grade
taban
rock-bottom
taban
(Biyokimya) ground state
taban
(İnşaat) matrix
taban
heel

When the thief heard the dog bark, he took to his heels. - Hırsız, köpek havlamasını duyunca tabanları yağladı.

He took to his heels when he saw a policeman. - O bir polis gördüğünde tabanları yağladı.

taban
bottom end
taban
bedrock
taban
fundament
taban
radix
taban
basal
taban
bed
taban
rock bottom
taban
subgrade
taban
underside
veri tabanı
data base
Askeri İstihbarat Entegre Veri Sistemi / Entegre Veri Tabanı
(Askeri) Military Intelligence Integrated Data System/Integrated Database
arama tabanı
(Bilgisayar) search base
ayak tabanı kemeri
arch
ayak tabanı kemeri
arch of the instep
ayakkabı tabanı
tread
bodrum tabanı
cellar floor
bulut tabanı
cloud base
deniz kuvvetleri istihbarat veri tabanı
(Askeri) naval intelligence database
dikme tabanı
pole plate
direk tabanı
pole plate
dolap tabanı
box floor
dren tabanı
drain floor
dual tabanı
(Matematik) dual basis
ekleme tabanı
extension plank
emme tabanı
suction foot
emülsiyon tabanı
emulsion carrier
faiz tabanı
(Ticaret) interest rate floor
film tabanı
film base
filtre tabanı
(Matematik) filter base
gezer nokta tabanı
floating point radix
gezer nokta tabanı
floating point base
harita veri tabanı
(Havacılık) map database
heykel tabanı
pedestal
istihbarat veri tabanı
(Askeri) intelligence database
jant tabanı
rim base
kavrama tabanı
clutch facing, clutch lining
kolluk tabanı
elbow-rest frame
kolon tabanı
column base
koridor tabanı
(İnşaat) corridor floor
korkuluk bastonu tabanı
baluster seating
kredi tabanı
(Ticaret) credit base
kredi tabanı
(Ticaret) loan base
lamba tabanı
(Aydınlatma) lamb base
maliyet tabanı
(Ticaret) cost basis
meyil tabanı
(Askeri) bottom of the slope
modernize edilmiş entegre veri tabanı; modernize edilmiş istihbarat veri tabanı
(Askeri) modernized integrated database; modernized intelligence database
montaj tabanı
mounting base
motor tabanı
(Otomotiv) engine base
müşterek seferberlik dağılımı tablosu; Müşterek Terminoloji Ana Veri Tabanı; müş
(Askeri) joint table of mobilization distribution; Joint Terminology Master Database; joint theater missile defense
nokta konumlama veri tabanı
(Askeri) point positioning database
ocak tabanı
furnace floor
ortak veri tabanı
common data base
planlama faktörleri veri tabanı
(Askeri) planning factors database
planlama ve uygulama veri tabanı
(Askeri) planning and execution database
platform tabanı
platform floor
rende tabanı
(Marangozluk) toat
silindir tabanı
cylinder base
supap tabanı
valve spud
sütun baş tabanı
architrave
sütun tabanı
plinth
sütun tabanı taşı
dies
taban
substratum
taban
girder
taban
floor (of a valley, river, lake, sea); bed (of a road)
taban
basement
taban
sill
taban
base; pedestal; foundation
taban
substructure
taban
sole (of a foot/shoe); base; floor; heel; bed; subsoil
taban
(Matematik) base, base plane, base line
taban
flat top (of a hill, mountain, etc.)
taban
iron of good quality
taban
prov. roller (used to smooth the surface of a field)
taban
sole (of a foot or shoe)
taban
(Ekonomi)floor, lower limit or base
taban
(Nükleer Bilimler) substrate
taban
architrave
taban
socle
taban
soffit
topoloji tabanı
(Matematik) basis for a topology
vadi tabanı
valley bottom
veri tabanı
data base , database (DB)
veri tabanı comp
data base
veri tabanı yönetim sistemi
database management system(DSMS)
veri tabanı yönetim sistemi (VTYS)
(Askeri) database management system
yol tabanı
road bed
yolcu vagonu tabanı
coach floor
üye tabanı
(Politika, Siyaset) membership base
şömine tabanı
hearthstone
şömine tabanı
hearth
Turkish - Turkish

Definition of tabanı in Turkish Turkish dictionary

tabanı yarık
Korkak, güven vermeyen kimse
sayı tabanı
Basamaklı sistem kullanılarak oluşturulan sayıların yazılı gösterim tekniğinde, her bir basamaktaki değerin o basamağın sağ baştan kaçıncı olduğu değeri üssü olarak kullanılarak çarpımında kullanılan değer
taban
Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle
taban
Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir
taban
Zemin
TABAN
(Osmanlı Dönemi) f. Işıklı. Parlak
TABAN
(Osmanlı Dönemi) Parlayan güne
Taban
dip
Taban
baz
Taban
ayaklık
ayak tabanı
Aya
fiil tabanı
Fiil kök ve gövdelerinin çekim eki almamış hâli
isim tabanı
İsim kök ve gövdelerinin çekim eki almamış hâli
taban
Yaradılıştan
taban
Bir ırmağın en derin olan orta yeri
taban
Değerlendirmede en alt derece
taban
Tarlanın düz ve verimli kesimi
taban
Bir şeyin en alt bölümü
taban
Huy bakımından
taban
Ayağın alt yüzü, aya. Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı
taban
Bir şeyin yere dayanan bölümü veya bir şeyin üzerine oturtulduğu nesne, ayaklık, duraç, kaide
taban
Ayakkabının alt bölümü
taban
Ayağın alt yüzü, aya
taban
En alt derece
taban
Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı
taban
Temel, temel ilke, baz
taban
Bir cismin veya bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey veya çizgi, kaide
taban
Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü
veri tabanı
Bilgisayar kullanımında çözüme erişmek için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi ortamı
tabanı
Favorites