Tom is afraid of commitment.
- Tom taahhütten korkuyor.
I'm sorry, I have another commitment.
- Üzgünüm başka bir taahhütüm var.
His undertaking failed for lack of funds.
- Onun taahhütü fon eksikliğinden başarısız oldu.
Tom has pledged to do that.
- Tom bunu taahhüt etti.
I pledged my loyalty to him.
- Ona olan bağlılığımı taahhüt ettim.