Moses came down from the mountain bearing divine commandments.
- Musa ilahi emirleri taşıyan dağdan indi.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
Tom is the only one carrying an umbrella.
- Tom şemsiye taşıyan tek kişiydi.
On June 11, 1948, a V-2 Blossom launched into space from White Sands, New Mexico carrying Albert I, a rhesus monkey.
- 11 Haziran 1948 tarihinde, bir al yanaklı maymun, Albert I'i taşıyan bir V-2 Blossom , New Mexico'da White Sands'den uzaya fırlatıldı.
It's a matter of vital importance.
- Bu hayati önem taşıyan bir konu.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
- O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
- Boru, gölden fabrikaya su taşır.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
I think it's time for me to move to the suburbs.
- Sanırım varoşlara taşınmamın zamanıdır.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
She was carrying the baby on her back.
- Bebeği sırtında taşıyordu.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
We got him to carry our bag.
- Ona çantamızı taşıttık.
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
What is learned in the cradle is carried to the tomb.
- Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.