Mosquitoes are carriers of diseases.
- Sivrisinekler hastalık taşıyıcılarıdır.
The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
- Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
I hate to be the bearer of bad news.
- Kötü haber taşıyıcısı olmaktan nefret ediyorum.
The bearer of this letter is my friend Suzuki.
- Bu mektubun taşıyıcısı arkadaşım Suzuki.
Language is the vehicle of thought.
- Dil düşüncenin taşıyıcısıdır.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
Will the ice bear our weight?
- Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
The pipe conveys water from the lake to the factory.
- Boru, gölden fabrikaya su taşır.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
Yuriko is planning to move into the furniture business.
- Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
I think it's time for me to move to the suburbs.
- Sanırım varoşlara taşınmamın zamanıdır.
Tom is carrying a violin under his arm.
- Tom kolunun altında keman taşıyor.
He was carrying an umbrella under his arm.
- O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
I helped carry those bags.
- Şu çantaları taşımaya yardım ettim.
He helped me to carry the bag.
- Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
I carried three books.
- Ben üç kitap taşıdım.
A samurai in the Edo era carried two swords.
- Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
These are not first-class carriages.
- Bunlar birinci sınıf taşıyıcılar değil.
Mosquitoes are a vector for disease.
- Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.