Definition of taşıyıcı in Turkish English dictionary
- carrier
The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
- Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
Mosquitoes are carriers of diseases.
- Sivrisinekler hastalık taşıyıcılarıdır.
- bearer
I hate to be the bearer of bad news.
- Kötü haber taşıyıcısı olmaktan nefret ediyorum.
The bearer of this letter is my friend Suzuki.
- Bu mektubun taşıyıcısı arkadaşım Suzuki.
- carriage
These are not first-class carriages.
- Bunlar birinci sınıf taşıyıcılar değil.
- conveyer
- (something) used as a conveyance
- path. carrier (of an infectious disease)
- conveyor (e.g. conveyor belt, pneumatic conveyor, crane)
- small vehicle used for moving heavy objects (e.g. hand truck, forklift truck, dolly)
- conveyor
- contact
- transporter
- vector
Mosquitoes are a vector for disease.
- Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.
- porter; bearer; conveyor, transporter; carrier
- vehicle
Language is the vehicle of thought.
- Dil düşüncenin taşıyıcısıdır.
- germ carrier
- haulier
- porter, carrier; stevedore
- mover
- (Jeoloji) container
- support
- deferent
- forwarder
- (Biyoloji) veal
- (Tıp) conductor
- bearing
- (Bilgisayar) transport
- holder
- common carrier
- (Tekstil) Support Top weighting arm
- remover
- (Nükleer Bilimler) carier
- (Nükleer Bilimler) trailer
- taşıyıcı akım
- carrier current
- taşıyıcı alttakım
- carriage
- taşıyıcı baklası
- tenter clip
- taşıyıcı bant
- conveyor line
- taşıyıcı bastırma
- carrier suppression
- taşıyıcı dalga
- carrier wave
- taşıyıcı frekans
- carrier frequency
- taşıyıcı gaz
- carrier gas
- taşıyıcı gürültüsü
- carrier noise
- taşıyıcı hattı
- carrier line
- taşıyıcı kablo
- messenger
- taşıyıcı kanat
- carrying wing
- taşıyıcı kayması
- carrier shift
- taşıyıcı kazık
- bearing pile
- taşıyıcı kiriş
- breastsummer, bressummer
- taşıyıcı makara
- carrier roller
- taşıyıcı plaka
- swash plate
- taşıyıcı repetörü
- carrier repeater
- taşıyıcı roket
- carrier rocket
- taşıyıcı seçim kodu
- (Telekom) carrier selection code
- taşıyıcı sistemi
- carrier system
- taşıyıcı süzgeci
- carrier filter
- taşıyıcı-dingil
- bracket-axle
- tabut taşıyıcı
- bearer
- tane taşıyıcı
- (Askeri) grain carrier
- tank taşıyıcı römork
- (Askeri) battle tank transporter
- taşı
- {f} bear
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
- O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
- kamera taşıyıcı
- dolly
- taşı
- convey
The pipe conveys water from the lake to the factory.
- Boru, gölden fabrikaya su taşır.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
- biyol taşıyıcı
- (Matematik) vector
- personel taşıyıcı
- (Askeri) personnel carrier
- silah taşıyıcı
- (Askeri) weapons carrier truck
- silah taşıyıcı
- (Askeri) weapons carrier
- taşı
- (Bilgisayar) move
The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
- Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
- taşı
- (Bilgisayar) move of
- taşı
- (Bilgisayar) move to
I think it's time for me to move to the suburbs.
- Sanırım varoşlara taşınmamın zamanıdır.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
- zırhlı personel taşıyıcı
- (Askeri) armoured personnel carrier
- taşı
- {f} carrying
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
She was carrying the baby on her back.
- Bebeği sırtında taşıyordu.
- taşı
- bring in through
- taşı
- {f} transferred
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
- taşı
- {f} transfer
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
- taşı
- carry
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
I helped carry those bags.
- Şu çantaları taşımaya yardım ettim.
- taşı
- brought in through
- taşı
- transport by
- taşı
- {f} tote
- taşıyıcılar
- media
- düşey taşıyıcı direk
- vertical pole carrier
- 1980 Birleşmiş Milletler Konvansiyonel Silahlar Kongresi; süreki taşıyıcı dalgas
- (Askeri) 1980 United Nations Convention on Conventional Weapons; continuous carrier wave
- alt taşıyıcı
- subcarrier
- alttan taşıyıcı
- bottom belt conveyor
- ara taşıyıcı
- intercarrier
- ağır taşıyıcı önceden mevzilendirilmiş gemisi
- (Askeri) heavy-lift pre-position ship
- ağır teçhizat taşıyıcı
- (Askeri) heavy equipment transporter
- birlikte taşıyıcı
- (Tıp) co-transporter
- cevher taşıyıcı
- (Askeri) ore carrier
- darbe taşıyıcı
- pulse carrier
- enine taşıyıcı
- cross girder
- ev taşıyıcı
- remover
- fırça taşıyıcı
- brush holder
- golf takımı taşıyıcı
- golf caddie
- hava limanı komutanı; Zırhlı Personel Taşıyıcı; önceden programlanmış konferans
- (Askeri) aerial port commander; armored personnel carrier; assign preprogrammed conference list
- helezon taşıyıcı
- spiral conveyor
- iğneli taşıyıcı
- pin chain
- kalkan taşıyıcı
- shield bearer
- kayak taşıyıcı
- kayak carrier
- kayışlı taşıyıcı
- apron
- kayışlı taşıyıcı
- band conveyor, belt conveyor
- kir taşıyıcı
- soil carrier
- kir taşıyıcı madde
- antiredeposition agent
- kronik taşıyıcı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) chronic carrier
- kundak taşıyıcı
- undercarriage
- lokal taşıyıcı
- local carrier
- mekik taşıyıcı
- shuttle belt conveyor
- meme taşıyıcı
- (Otomotiv) jet carrier
- modüle edilmiş taşıyıcı dalga
- (Askeri) modulated carrier wave
- motorlu taşıyıcı
- (Ticaret) motor carrier
- nakil halinde (bulunan bir malın, seyir halindeki taşıyıcı aracın belirli bir mu
- (Askeri) in-transit visibility
- oksijen taşıyıcı
- (Kimya) oxygen carrier
- otomatik taşıyıcı
- automatic carriage
- pilot taşıyıcı
- pilot carrier
- pinyon taşıyıcı
- (Otomotiv) pinion carrier
- planet taşıyıcı
- planet carrier
- plastik taşıyıcı
- plastic holder
- pnömatik taşıyıcı
- pneumatic conveyor
- polen taşıyıcı
- (Botanik, Bitkibilim) pollinator
- resim taşıyıcı
- picture carrier
- sarmal taşıyıcı
- screw conveyor
- standart tank, bomba taşıyıcı ve paylon paketleri
- (Askeri) standard tanks, racks and pylons packages (USAF)
- taşı
- carried
People carried their own weight then.
- İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
- taşı
- ferry
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
- taşıyıcılar
- porters
- tek kenar bantlı gizli taşıyıcı
- (Askeri) single sideband-suppressed carrier
- tekerlekli taşıyıcı
- cart stand
- tekerlekli taşıyıcı
- (Askeri) wheeled carrier
- titreşimli taşıyıcı
- vibrating conveyor
- torpido taşıyıcı
- (Askeri) torpedo tender
- yuvarlak taşıyıcı
- round girder
- yük taşıyıcı
- charge carrier
- zincir taşıyıcı
- chain conveyor
- zincirli taşıyıcı
- chain conveyor
- çile taşıyıcı
- hank holder