taşınmakta

listen to the pronunciation of taşınmakta
Turkish - English

Definition of taşınmakta in Turkish English dictionary

taşı
{f} bear

Will the ice bear our weight? - Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?

I bear him no malice. - Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.

taşı
convey

This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi. - Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.

The pipe conveys water from the lake to the factory. - Boru, gölden fabrikaya su taşır.

taşı
(Bilgisayar) move

The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830. - Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

Tom said that he wanted to move to Boston. - Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.

taşı
{f} carrying

Tom is carrying a violin under his arm. - Tom kolunun altında keman taşıyor.

She is carrying a backpack on her back. - O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
{f} transfer

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

taşı
carry

She is carrying a backpack on her back. - O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
taşı
carried

What is learned in the cradle is carried to the tomb. - Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.

She carried that habit to her grave. - O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.

taşı
ferry

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

taşınmakta
Favorites