The house had a stone wall around it.
- Evin etrafında taş bir duvar vardı.
That child threw a stone at the dog.
- O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.
Tom knows better than to throw rocks at the other children.
- Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.
Tom threw a rock into the pond.
- Tom gölete bir taş attı.
We are no longer living in the stone age.
- Artık taş devrinde yaşamıyoruz.
The Stone Age ruins were discovered.
- Taş Devri kalıntıları keşfedildi.
The landscape was cold and sharp as flint.
- Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
- Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
There's a rock quarry ten miles west of town.
- Şehrin on mil batısında bir taş ocağı var.
He drowned in a quarry.
- O bir taş ocağında boğuldu.
Rare gems include aquamarine, amethyst, emerald, quartz and ruby.
- Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.
At last, the gem was in his hands.
- Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.