Definition of taş in Turkish English dictionary
- stone
Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
- Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
That child threw a stone at the dog.
- O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.
- rock
Tom knows better than to throw rocks at the other children.
- Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.
The rocks on this beach remind me of those summer days when Laura and I played in the sand until nightfall.
- Bu sahildeki taşlar bana Laura ve benim gece karanlığına kadar kumda oynadığımız o yaz günlerini hatırlatıyor.
- playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers)
- stone, gem (in a piece of jewelry)
- (a) stone; (a) rock
- slang money, dough, rocks
- stone, rock, made of stone or rock
- jibe
- lapidary
- stone; rock; precious stone; piece, man; allusion, innuendo, dig (at sb); calculus, stone
- gibe; allusion
- concretion
- small stones and pebbles; jeer
- dig, barbed allusion
- flint
The landscape was cold and sharp as flint.
- Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- gem; gravel
- innuendo
- med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone)
- fixed but vacant (stare)
- (dama) piece
- {i} dig
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
- (Askeri) rubble stone
- precious stone
Tom stole a precious stone and pawned it.
- Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.
The diamond is a precious stone.
- Elmas kıymetli bir taştır.
- quip
- piece
Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
- Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
- turbulence
- {f} overflowing
Modern society is overflowing with all sorts of information.
- Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
The stadium was overflowing with people.
- Stadyum, insanlarla taşıyordu.
- {f} flooding
The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt.
- Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.
- (Askeri) rubble
- {f} flood
The heavy rains caused the river to flood.
- Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.
The typhoon caused the river to flood.
- Tayfun nehrin taşmasına neden oldu.
- {f} bubbling over
- brim over
- bubble over
- {f} flooded
The market was flooded with foreign goods.
- Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.
Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
- Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
- {f} brim
- scale
- {f} well over
- masonry
- {f} overflow
The stadium was overflowing with people.
- Stadyum, insanlarla taşıyordu.
After the heavy rains, the river overflowed its banks.
- Sağanak yağışlardan sonra, nehir kendi kıyılarının dışına taştı.
- (Tıp) lapis
- {i} gem
Rubies are one of most beautiful gems in the world.
- Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.
Rare gems include aquamarine, amethyst, emerald, quartz and ruby.
- Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.
- {i} allusion
- stony
- tile
- brimming
- {i} gibe
- pavement
- {i} hit
He hit two birds with one stone.
- Bir taşla iki kuş vurdu.
A stone hit him on the head.
- Kafasına bir taş çarptı.
- {i} jeer
- brick
- taş çatlasa
- never
- taş duvar
- stonewall
- taş parçaları
- chipping
- taş çatlasa
- at best
- taş gibi
- strapping
- Taş yünü
- Rock wool
- taş basmacı
- stone Basmachi
- taş bina
- stone buildings
- taş devri
- Stone Age
We are no longer living in the stone age.
- Artık taş devrinde yaşamıyoruz.
Once, it was the stone age.
- Bir kez, taş devriydi.
- taş düşürmek
- (Tıp, İlaç) Pass kidney stones, pass stones
- taş ekmek
- pieces of bread
- taş fırın
- Masonry oven, brick oven
- taş işçiliği
- (Mimarlık) Masonry
- taş kalpli olma durumu
- If that is insensitive
- taş kağıt makas
- (Oyunlar) Rock, Paper, Scissors: a common name for a popular two-person hand game. It may also be referred to as Paper, Rock, Scissors, or by other combinations of the three words. The game is often used as a selection method in a similar way to coin flipping or drawing straws to randomly select a person for some purpose. However, unlike truly random selections, it can be played with skill if the game extends over many sessions, as a player can often recognize and exploit the non-random behavior of an opponent
- taş kömürü
- (Madencilik) Mineral coal
- taş kırma tesisi
- Stone crushing facility
- taş levreği
- stone bass
- taş oynamak
- Playing pieces
- taş silindir
- stone roller
- taş yünü
- Stone wool also known as rock wool or mineral wool, means fibers made from synthetic or natural minerals or metal oxides. It is an inorganic substance used for insulation and filtering. A common mistake is to believe that fiberglass and ceramic fibers are NOT mineral wools, but they are by virtue of their consisting of minerals or metal oxides
- taş alma ameliyatı aleti
- gorget
- taş anıt
- megalith
- taş anıt
- menhir
- taş arabası
- slang dull and stupid person, blockhead, dodo
- taş atma
- jeering
- taş atmak
- throw rock at
- taş atmak
- jeer
- taş atmak
- to get in a sly dig at, make a barbed allusion about (someone)
- taş atmak
- to have a dig at (sb)
- taş atmak
- jibe
- taş atmak
- allude
- taş atmak
- throw stone at
- taş atmak
- pelt
- taş atıp da kolun mu yoruldu?/ atıp kolun yorulmadı ya!
- colloq . You get something all but handed to you on a platter, and yet you're still not satisfied!
- taş bebek
- doll
- taş bebek gibi
- (woman) who is beautiful but lacking in warmth
- taş bordür
- stone curb
- taş damarı
- grain
- taş devri
- hist . the Stone Age
- taş devri
- the Stone Age
- taş devrinin eski zamanlarına ait
- eolithic
- taş dolgu
- rubble
- taş dolgu
- 1. large stone used for a riprap or enrockment. 2. making a riprap or enrockment. 3. riprap, enrockment. 4. rubble used as fill for a wall
- taş duvar
- stone wall
The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
- Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
- taş döküntüsü
- detritus
- taş döşek
- blocage (a kind of masonry)
- taş döşeli bahçe
- rockery
- taş döşeme
- paving
- taş döşemek
- stone
- taş döşemek
- (yol) pitch
- taş döşemek
- lay flagstones
- taş döşemek
- cobble
- taş düzeltme kalemi
- drove chisel
- taş düşürmek
- to pass a kidney stone (gallstone, etc.)
- taş evi
- setting, mounting, mount (for a gem)
- taş evi tırnağı
- prong, claw (of a setting for a gem)
- taş gibi
- granite
- taş gibi
- rocky
- taş gibi
- stony
- taş gibi
- copper bottomed
- taş gibi
- 1. hard as a rock, very hard. 2. stonyhearted, hardhearted. 3. rigid, inflexible (person)
- taş gibi
- as sound as bell
- taş gibi
- hard as stone, stony
- taş gibi
- granitic
- taş gibi
- like stone
- taş gibi ölü
- stone dead
- taş gibilik
- stoniness
- taş gömüt
- dolmen
- taş hamuru
- stucco
- taş ile örmek
- mason
- taş işi
- rockwork
- taş işleme
- stone dressing
- taş kalem
- stylus
- taş kalem
- slate pencil
- taş kalpli
- stony hearted
- taş kalpli
- obdurate
- taş kalpli
- stony
- taş kalpli
- insensitive
- taş kalpli
- hard hearted
- taş keklik
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: sülüngiller) chukar
- taş kesilme
- petrifaction
- taş kesilme
- fossilization
- taş kesilmek
- 1. to be dumbfounded. 2. (for liquid concrete, etc.) to harden
- taş kesilmek
- to be petrified
- taş kesimi
- stonecutting
- taş kesme
- stone cutting
- taş kesme makinesi
- stone cutter
- taş kesmek
- petrify
- taş koymak
- stymie
- taş koymak
- scupper
- taş kârgir
- stone masonry
- taş kıran işçi
- quarrier
- taş kıran işçi
- quarryman
- taş kıran çiçeği
- saxifrage
- taş kırma makinesi
- stone breaker
- taş kırıcı
- stone crusher
- taş kıskacı
- stone tongs
- taş merdiven
- Steps
- taş ocağı
- stone quarry
- taş ocağı
- taşocağı
- taş ocağı
- quarry
There's a rock quarry ten miles west of town.
- Şehrin on mil batısında bir taş ocağı var.
He drowned in a quarry.
- O bir taş ocağında boğuldu.
- taş ocağı
- stone pit
- taş ocağı açmak
- quarry
- taş ocağı işçisi
- quarryman
- taş ocağı işçisi
- quarrier
- taş ocağı taşı
- quarrystone
- taş ocağından çıkarmak
- quarry
- taş parçası
- spall
- taş sektirme
- ducks and drakes (a game)
- taş süsleme
- rockwork
- taş tahta
- slate (a writing tablet)
- taş taş üstünde bırakmamak
- to level with the ground
- taş testeresi
- stone saw
- taş tozu
- stone dust, rock dust
- taş tutmak
- slang to have money, be in funds
- taş ustası
- stonemason
- taş yağar, kıyamet
- koparken while all hell is/was breaking loose
- taş yerinde ağırdır
- (Atasözü) A person's true worth is appreciated by those who know him well
- taş yontma
- stone cutting
- taş yontma
- stone dressing
- taş yontmak
- to dress stone
- taş yontmak
- knap
- taş yontucu
- stonecutter
- taş yontucu
- knapper
- taş yürekli
- pitiless
- taş yürekli
- hard-hearted
- taş çatlasa
- at the (very) outside
- taş çatlasa
- at the outside
- taş çatlasa
- by no means, by no manner of means: Fatma, taş çatlasa altmıştan fazla değildir . Fatma can't possibly be more than sixty years old
- taş çekici
- knapping hammer
- taş çıkaran
- head and shoulders above
- taş çıkarmak
- give points to smb
- taş çıkartmak
- have it over smb
- taş çıkartmak
- to make rings round sb, to surpass sb
- taş çıkartmak/çıkarmak
- to be able to run rings around, be far superior to (someone)
- taş çıkarırcasına
- with the best
- taş üstünde taş bırakmamak
- raze smth. to the ground
- değerli taş
- gem
Rubies are one of most beautiful gems in the world.
- Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.
At last, the gem was in his hands.
- Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.
- değerli taş
- gemstone
- kalsiyum ve magnezyumlu taş
- dolomite
- tek taş
- solitaire
- yüzükte tek taş
- solitaire
- alınan taş
- take
- duble taş
- doublet
- kesme taş
- (İnşaat) ashlar
- kesme taş
- cut stone
- küçük taş
- pebbles
- kırık taş
- brash
- kıvrımlı taş
- (Bilgisayar) carved stone
- kıymetli taş
- gemstone
- sert taş
- (Denizbilim,Teknik) hard stone
- tabii taş
- natural stone
- yapay taş
- (İnşaat) artificial stone
- yapay taş
- (İnşaat,Teknik) cast stone
- Cahil ile bal yeme yaşdaş ile taş taşı
- (Atasözü) You do well to accompany somebody about your age
- Evin kristaldense başkasının camına taş atma
- (Atasözü) The people who live in glass houses should not throw stone
- Sırçadan evi olan komşuya taş atmaz
- (Atasözü) Those that live in glass houses should not throw stones
- Yuvarlanan taş yosun tutmaz
- (Atasözü) A rolling stone gathers no moss
- beş taş
- five stone
- beşik taş
- Stone Cradle
- dağ taş
- Stone Mountain
- doğal taş
- fieldstonenaturel stone
- satrançta ve damada taş sürme işi
- chess and checkers in the business of riding in the stone
- sağlam, sert taş
- strong, hard stone
- tek taş pırlanta
- diamond solitaire
- açlıktan göbeğine taş bağlamak
- to be hungry and in a hopeless state
- bademcik dokuda taş oluşumu
- (Tıp) tonsillolith
- bağrına taş basmak
- to grin and bear it
- bağırına taş basmak
- to suffer patiently