türleri

listen to the pronunciation of türleri
Turkish - English
sort
An act of sorting

I had a sort of my cupboard.

{n} a kind, species, rank, lot, company, set
a category of things distinguished by some common characteristic or quality; "sculpture is a form of art"; "what kinds of desserts are there?"
To arrange in sequence by type, class, state, value, etc
To conjoin; to put together in distribution; to class
For properties of whole feature structures, e g [/sort (phrasal)] Typeset in a bold version of the current font
Sorts an array in place
to sort the wheat from the chaff: see chaff nothing of the sort: see nothing
an approximate definition or example; "she wore a sort of magenta dress"; "she served a creamy sort of dessert thing" a person of a particular character or nature; "what sort of person is he?"; "he's a good sort" an operation that segregates items into groups according to a specified criterion; "the bottleneck in mail delivery it the process of sorting
an operation that segregates items into groups according to a specified criterion; "the bottleneck in mail delivery it the process of sorting
an operation that segregates items into groups according to a specified criterion; "the bottleneck in mail delivery it the process of sorting"
To join or associate with others, esp
A process of organizing the records in a database in a specific order, either alphabetically (from A to Z or reverse alphabetically from Z to A) or numerically (from 0 to 9 or reverse numerically from 9 to 0) (DB, Gr 5)
(database) to set the logical sequence of a given database file (table) Indexes are often used to maintain such sequences
{f} classify, arrange according to classes or groups; organize; separate from others; clarify
An object-oriented programming language, which laid the groundwork of the paradigm to this day, 'object-oriented' style. To arrange in order Ruby can sort anything, not only array, however complex, if only they're countable (Enumerable is included), and the order is (i e <=> is) defined in each element
A general type
an approximate definition or example; "she wore a sort of magenta dress"; "she served a creamy sort of dessert thing"
Once the database responds to a query, information can be rearranged through a "sort " A sort can order information by zip code, alphabetically, numerically, by date, etc
Sorting is basically "ordering" records or citations by the contents of a particular field You could sort all the cases in your datafile, for instance, chronologically (this would be a sort on the Year field), or by the primary keyword (this would be a sort on the Keyword field; records or citations would be sorted by the first term in the keyword field
tür
Type

Marriage is a type of human rights violation. - Evlilik bir tür insan hakları ihlalidir.

I don't like this type of house. - Bu tür evi sevmiyorum.

tür
kind

What kind of music do you like? - Ne tür müzik seversin?

A tiger is a very ferocious kind of animal. - Kaplan çok vahşi bir hayvan türüdür.

tür
sort

This sort of work calls for a lot of patience. - Bu tür iş çok sabır gerektirir.

What sort of things do you do on weekends? - Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?

tür
species

Cabbage, cauliflower, broccoli, and Brussels sprouts are all cultivars of the same species. - Lahana, karnabahar, brokoli ve brüksellahanası aynı türün çeşitleridir.

This species of deer is so elusive that only two have ever been photographed in the wild. - Bu geyik türlerinin yakalanması o kadar zor ki yabanda şu ana kadar sadece iki tanesinin resmi çekildi.

tür
breed
tür
variety

Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit. - Uydurma hikayeler en eğlenceli saçmalık türüdür.

tür
{i} genre

My favourite genre of music is pop. - Benim en sevdiğim müzik türü poptur.

This story belongs clearly to no genre. - Bu hikaye açıkça hiçbir türe ait değil.

tür
subspecies
memeli türleri
(Hayvan Bilim, Zooloji) mammal species
ortam türleri
(Bilgisayar) media types
sunucu türleri
(Bilgisayar) server types
turizm türleri
(Turizm) tourism types
tür
nature

There were no temples or shrines among us save those of nature. - Bizim aramızda doğayla ilgili olanlar hariç tapınaklar ve türbeler yoktu, .

tür
(Gıda) sp
tür
(Bilgisayar) as
tür
(Dilbilim,İnşaat) version

Turkish distinguishes between dotted and dotless Is. There are capital and lowercase versions of both. - Türkçe noktalı ve noktasız I arasında ayrım yapıyor. Her ikisinin de büyük ve küçük versiyonları var.

tür
(Aydınlatma) hue
tür
form

There are several kinds of cloud formations. - Çeşitli bulut oluşum türleri vardır.

The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira. - Daha önceki İtalyan para birimi liradır.ve onun sembolü £ dır.O Türk lirasıyla ilgili değildir.

tür
order

When I was in Spain, I listened to this kind of music. It was very fast and its fans smoked pot in order to dance to it. - Ben İspanya'dayken bu tür müzik dinledim. O çok hızlıydı ve onun hayranları onunla dans etmek için esrar içtiler.

All sweaters of this type are out of stock now. We'll order them from the main store in Tokyo. - Şu anda bu tür tüm kazaklar bitti. Onları Tokyo'daki ana mağazadan sipariş edeceğiz.

tür
category
tür
stamp
tür
(Ticaret) lot

Turkey produces a lot of minerals. - Türkiye birçok mineral üretir.

This sort of work calls for a lot of patience. - Bu tür iş çok sabır gerektirir.

tür
(Ticaret) line
tür
(Bilgisayar) type is
tür
(Biyoloji) eidos
zeka türleri
types of intelligence
tür
sort of

What sort of danger are we in? - Biz ne tür bir tehlikedeyiz?

What sort of things do you do on weekends? - Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?

tür
ilk
tür
range
tür
genus
tür
description
tür
type, kind
tür
the kind
tür
of sort
ahlak türleri
types of ethics
aile türleri
family types
bulut türleri
cloud genera
devlet türleri
(Hukuk) categories of states
ecir türleri
types of workers
evlenme türleri
types of marriage
grev türleri
types of strike
grup türleri
forms of groups
grup türleri
group structures
hece türleri
(Dilbilim) syllable types
kaza türleri
types of accidents
kurum türleri
types of institutions
kuş türleri
bird life
mesleki eğitim türleri
types of vocational trainings
mevduat türleri
(Ticaret) types of deposit
nesne türleri
(Bilgisayar) object types
program türleri
(Bilgisayar) program types
psikoz türleri
types of psychosis
tür
race
tür
persuasion
tür
class

I don't accept any kind of comment during my class. - Dersim sırasında herhangi türde yorum kabul etmiyorum.

He was the kind of kid who was always showing off to his classmates. - Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.

tür
strain

France has banned a strain of genetically modified maize. - Fransa, genetiği değiştirilmiş bir mısır türünü yasakladı.

tür
(Hukuk) modality
tür
(Botanik) , (Zooloji) species
tür
kind, sort, type, description; species
tür
kind, sort, type
tür
stripe
tür
cast

The Turks held siege over the Castle of Eger for a long time. - Türkler Eğri Kalesi'ni uzun süre kuşattılar.

vergilendirme türleri
(Ticaret) forms of taxation
vinil türleri
vinyl group
yolsuzluk türleri
types of embezzlement
üye türleri
(Bilgisayar) membertypes
Turkish - Turkish

Definition of türleri in Turkish Turkish dictionary

tür
Çeşit
Tür
janr
Tür
fam
tür
Ortak özellikleri olan bireylerin tamamı, cinslerin ayrıldığı bölüm, janr
tür
Kendi içinde bir birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu mantıksal kavram
tür
Türlü
tür
Ortak özellikleri olan bireylerin tamamı, cinslerin ayrıldığı bölüm
türleri
Favorites