Definition of tür in Turkish English dictionary
- Type
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
Marriage is a type of human rights violation.
- Evlilik bir tür insan hakları ihlalidir.
- kind
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
A tiger is a very ferocious kind of animal.
- Kaplan çok vahşi bir hayvan türüdür.
- sort
What sort of play is it?
- O, ne tür bir oyundur?
What sort of things do you do on weekends?
- Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?
- species
There are 340 species of hummingbirds.
- Sinekkuşlarının 340 türü vardır.
Cabbage, cauliflower, broccoli, and Brussels sprouts are all cultivars of the same species.
- Lahana, karnabahar, brokoli ve brüksellahanası aynı türün çeşitleridir.
- breed
- variety
Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit.
- Uydurma hikayeler en eğlenceli saçmalık türüdür.
- nature
There were no temples or shrines among us save those of nature.
- Bizim aramızda doğayla ilgili olanlar hariç tapınaklar ve türbeler yoktu, .
- (Gıda) sp
- (Bilgisayar) as
- (Dilbilim,İnşaat) version
Turkish distinguishes between dotted and dotless Is. There are capital and lowercase versions of both.
- Türkçe noktalı ve noktasız I arasında ayrım yapıyor. Her ikisinin de büyük ve küçük versiyonları var.
- (Aydınlatma) hue
- form
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Eski İtalyan para birimi liretti ve sembolü ₤ idi. Liret Türk lirasıyla alâkalı değildir.
All forms of life have an instinctive urge to survive.
- Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
- order
I ordered a Turkish grammar yesterday.
- Dün bir Türkçe gramer sipariş ettim.
All sweaters of this type are out of stock now. We'll order them from the main store in Tokyo.
- Şu anda bu tür tüm kazaklar bitti. Onları Tokyo'daki ana mağazadan sipariş edeceğiz.
- category
- stamp
- (Ticaret) lot
Turkey produces a lot of minerals.
- Türkiye birçok mineral üretir.
This sort of work calls for a lot of patience.
- Bu tür iş çok sabır gerektirir.
- (Ticaret) line
- sort of
What sort of things do you do on weekends?
- Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?
What sort of person would do that kind of thing?
- O tür şeyi ne tip insan yapardı?
- type, kind
- ilk
- race
- genus
- persuasion
- class
He was the kind of kid who was always showing off to his classmates.
- Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.
She can play all kinds of instruments, classical or folk.
- O klasik ya da folk, her türlü enstrümanı çalabilir.
- strain
France has banned a strain of genetically modified maize.
- Fransa, genetiği değiştirilmiş bir mısır türünü yasakladı.
- (Hukuk) modality
- (Botanik) , (Zooloji) species
- kind, sort, type, description; species
- kind, sort, type
- stripe
- {i} genre
Mozart cultivated many musical genres.
- Mozart birçok müzik türünü ilerletti.
This story belongs clearly to no genre.
- Bu hikaye açıkça hiçbir türe ait değil.
- subspecies
- (Bilgisayar) type is
- (Biyoloji) eidos
- range
- description
- the kind
- of sort
- cast
The Turks held siege over the Castle of Eger for a long time.
- Türkler Eğri Kalesi'ni uzun süre kuşattılar.
- tür ekle
- (Bilgisayar) add type
- tür uzayı
- (Aydınlatma) colour space
- tür ayrımcılığı
- Speciesism
- tür 88
- (Bilgisayar) type 88
- tür kitaplığı
- (Bilgisayar) type library
- tür kodu
- (Bilgisayar,Teknik) class code
- tür: avı
- (Bilgisayar) type: avi
- bir tür elma
- russet
- alt tür
- (Bilgisayar) subtype
- alt tür
- (Gıda) ssp
- alt tür
- (Denizbilim) subspecies
- alt-tür
- (Jeoloji) subspecies
- aynı tür
- same kind
- baskın (tür)
- (Denizbilim) dominant
- baskın tür
- (Biyoloji) dominant species
- bir tür
- (Havacılık) perspex
- bir tür akbaba
- buzzard
- bir tür akbaba
- turkey buzzard
- bir tür keklik
- grouse
- bir tür midye
- cockle
- bir tür sosis
- (Gıda) frankfurter
- bir tür yorgan
- puff
- bir tür şahin
- (Hayvan Bilim, Zooloji) buzzard
- bozuk tür
- (Bilgisayar) bad type
- bu tür
- such
Read such books as can be easily understood.
- Kolayca anlaşılabilir olduğu için bu tür kitapları okuyun.
Such secrets are always eventually revealed.
- Bu tür sırlar her zaman sonunda ortaya çıkar.
- geçersiz tür
- (Bilgisayar) invalid type
- her tür
- gamut of
- istilacı tür
- (Denizbilim) invasive species
- süper tür
- (Denizbilim) superspecies
- yeni tür
- (Bilgisayar) new type
- çok sayıda tür
- (Bilgisayar) multiple types
- Ağ şeklinde dokunmuş bir tür sentetik kumaş
- powermesh
- eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez
- thick and a type of woven cotton cloth used to
- hindistan'a özgü bir tür pide
- A species native to India pita
- ispanyollara özgü, hareketli bir tür dans
- Hispanic-specific, a kind of moving dance
- ne tür
- what kind of
ne tür müzikleri seversin?.
What kind of play is it?
- O, ne tür bir oyundur?
The food athletes eat is just as important as what kind of exercises they do.
- Sporcuların yedikleri yiyecek tam olarak ne tür egzersizleri yaptıkları kadar önemlidir.
- paltoya benzer bir tür üstlük
- Coat top of a similar type
- sacda pişirilen bir tür uzun pide
- a type of flat bread baked in long hair
- Birim Tür Kodu Sarfiyat Faktörleri Dosyaı
- (Askeri) Unit Type Code Consumption Factors File
- aberant tür
- (Denizbilim) aberrant species
- ana grafik tür
- (Bilgisayar) main chart type
- aynı tür
- all of a piece
- bağımlı tür
- (Denizbilim) dependent species
- bilinmeyen tür
- (Bilgisayar) unknown type
- bir tür
- somewhat
- bir tür akasya
- wattle
- bir tür araba
- Gladstone
- bir tür arpa
- pot barley
- bir tür at
- garron
- bir tür at
- garran
- bir tür ağaçkakan
- spider catcher
- bir tür balık
- bream
- bir tür balık
- dollarfish
- bir tür balık ağı
- flue
- bir tür balık ağı
- trammel
- bir tür bilardo
- snooker pool
- bir tür bilardo
- snooker
- bir tür bitki
- shepherd's-purse
- bir tür bitki
- dragonhead
- bir tür boya
- tempera
- bir tür deniz kuşu
- auk
- bir tür deniz salyangozu
- triton
- bir tür dilbalığı
- lemon sole
- bir tür doğan
- harrier
- bir tür elma
- juneating
- bir tür elma
- jenneting
- bir tür evcil güvercin
- runt
- bir tür fasulye
- gram
- bir tür fasulye
- flageolet
- bir tür fıtık
- (Tıp) inguinal hernia
- bir tür grafik eğrisi
- ogive
- bir tür hafif bira
- lager beer
- bir tür hukşat
- (Spor) sky-hook
- bir tür inek
- Guernsey
- bir tür iskambil oyunu
- piquet
- bir tür iskambil oyunu
- cribbage
- bir tür içecek
- decocta
- bir tür içki
- flip
- bir tür kaplumbağa
- gopher
- bir tür karanfil
- clove pink
- bir tür karanfil
- campion
- bir tür kasket
- newsboy cap
- bir tür kene
- (Biyoloji) acaridae
- bir tür kertenkele
- gecko
- bir tür kremalı pasta
- charlotte russe
- bir tür kriket oyunu
- tip and run
- bir tür kulübe
- penty
- bir tür kumaş
- moreen
- bir tür kumaş
- chambray
- bir tür kuvars
- sardius
- bir tür kuvars
- sard
- bir tür kuş
- dollarbird
- bir tür köpek
- Welsh corgy
- bir tür lahana
- cole
- bir tür lahana
- collard
- bir tür muz
- plantain
- bir tür okaliptüs
- wandoo
- bir tür oyuncak
- skipjack
- bir tür palmiye
- areca
- bir tür palto
- wraprascal
- bir tür pervane
- death's head
- bir tür pide
- pikelet
- bir tür poker
- draw poker
- bir tür puro
- cheroot
- bir tür rock müzik
- heavy metal
- bir tür som balığı
- sewin
- bir tür susam
- orris
- bir tür suyosunu
- kelp
- bir tür söğüt
- lamb's tails
- bir tür sürahi
- flagon
- bir tür tavuk
- orpington
- bir tür tenya
- (Biyoloji) taeniarhynchus
- bir tür tonbalığı
- skipjack
- bir tür top oyunu
- pushball
- bir tür turta
- divinity
- bir tür turta
- divinity fudge
- bir tür uçak
- autogiro
- bir tür zinkon
- jacinth
- bir tür şahin
- hen hawk
- bir tür şalgam
- rutabaga
- bir tür şapka
- (Argo) kangol
- birinci tür hata
- (Bilgisayar) error of first kind
- bu botun ne tür navigasyon aletleri var
- What sort of navigation equipment does the boat have
- bu tür
- of that ilk
- coğrafi tür
- (Biyoloji) geographical form
- dayanıklı bir tür elma
- rennet
- dağ göllerinde yaşayan bir tür alabalık
- char
- değişik tür
- diversity
This forest is full of diversity.
- Bu orman değişik türlerle doludur.
- dikenli bir tür iri vatoz
- (Hayvan Bilim, Zooloji) stingray
- emir-komuta kontrol birliği (Tür I, II ve III)
- (Askeri) orderwire control unit (Types I, II, and III)
- eski bir tür silah
- arquebus
- gizli tür
- (Denizbilim) latent species
- gözetleyiciye haber; görev tür emri
- (Askeri) message to observer; mission type order
- göçmen tür
- (Denizbilim) fugitive species
- hedefdışı tür
- (Denizbilim) non-target species
- hep aynı tür rolleri vermek
- typecast
- her tür
- every kind of
Tom goes jogging in every kind of weather.
- Tom her türlü havada koşmaya gider.
The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
- Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.
- her tür
- all sorts of
There were all sorts of group activities.
- Her türlü grup etkinlikleri vardı.
Modern society is overflowing with all sorts of information.
- Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
- her tür haslık
- allround fastness
- her tür kazı
- unclassified excavation
- indikatör tür
- (Denizbilim) characteristic species
- iri bir tür terriyer
- Airedale
- içten düğmeli bir tür palto
- chesterfield
- kalın bir tür kumaş
- covert
- kalın bir tür matbaa harfi
- clarendon
- kokulu bir tür yumuşak ağaç
- camphorwood
- kuvarslı bir tür kaya
- chert
- küçük bir tür deniz salyangozu
- periwinkle
- kızılcık benzeri bir tür ağaç
- dogwood
- morina benzeri bir tür balık
- pollack
- morinaya benzer bir tür balık
- Pollock
- mutant tür
- (Biyoloji) mutant species
- müzikal tür
- musical genre
- nakli tür
- (Denizbilim) transplanted species
- nakli tür
- (Denizbilim) transferred species
- ne tür benzin kullanıyor
- What kind of fuel does it take
- ne tür yapı oyuncaklarınız var
- What type of building kits do you have
- ne tür yürüteçleriniz var
- What type of walkers do you have
- ne tür zeka oyunlarınız var
- What type of brain teasers do you have
- ne tür çıngırdaklarınız var
- What type of rattles do you have
- ne tür şaraplarınız var
- What kind of wine do you have
- nesli tükenmiş tür
- (Jeoloji) extinct species
- pcmcıa tür ı
- (Bilgisayar) pcmcia type i
- pcmcıa tür ıı
- (Bilgisayar) pcmcia type ii
- pcmcıa tür ııı
- (Bilgisayar) pcmcia type iii
- program tür no
- (Bilgisayar) program type id
- rom ile yapılan bir tür içki
- blackstrap
- sarı renkli bir tür mantar
- chanterelle
- sigortanız bu tür bir tedaviyi karşılamıyor
- Your insurance doesn't cover such a treatment
- suda yaşayan bir tür omurgasız hayvan
- polyzoon
- süslü tür
- (Denizbilim) ornamental species
- tahsis edilmemiş tür
- (Denizbilim) non-allocated species
- tatlı bir tür bira
- mum
- temel tür yok
- (Bilgisayar) no base type
- tropik bir tür afrika ağacı
- shea
- yerleşik tür
- (Denizbilim) settled species
- yunus ailesinden bir tür balık
- porpoise
- çikolatalı bir tür kek
- devil's food cake
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyemia
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyaemia [Brit.]
- üye tür no
- (Bilgisayar) member type id