Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Tom sarhoş araba sürme şüphesiyle tutuklandı.
- Tom was arrested on suspicion of drunken driving.
Fadıl'ın ölümü kuşku uyandırıyordu.
- Fadil's death raised suspicions.
Polis ondan kuşkulandı.
- He fell under the suspicion of the police.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.