Onu yapacak son kişinin o olacağından eminim.
- I am sure he would be the last person to do it.
Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.
- I'm sure your efforts will result in success.
Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
- Are you sure this information is reliable?
Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
- I'm pretty sure Tom's reliable.
Gece beni mutlaka ara.
- Be sure and call me tonight.
Makbuzu mutlaka saklayın.
- Make sure you save the receipt.
O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
- He said he would give us his decision for sure by Friday.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Ben zamandan emin olmak istiyorum.
- I'd like to make sure of the time.
Tom Mary'nin hâlâ uyuduğundan emin olmak için kontrol etti.
- Tom checked to make sure Mary was still sleeping.
Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
- Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
Bugün epeyce çok çalıştın.
- You sure worked hard today.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek.
- The day will surely come when your dream will come true.
Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
- Esperanto is surely an enormous waste of time!
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Muhakkak birine söyledin.
- Surely you told somebody.
Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
- I made sure no one was following me.
Ben sadece sağlama bağlıyorum.
- I'm just making sure.
Makbuzu mutlaka saklayın.
- Make sure you save the receipt.
Bu mektubu mutlaka postala.
- Be sure to mail this letter.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek.
- The day will surely come when your dream will come true.
Şüphesiz havalar düzelecektir.
- Surely the weather will become fine.
Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz.
- Surely we can get in touch with Tom.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Tom'un sıkıldığından eminim.
- I'm sure Tom is bored.
He was wis on his word.
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
... make sure you can get a job when you get out of school. And what's happened over the ...
... make sure that we're providing preventive care so we're catching the onset of something ...