Grant, iki şehir arasındaki tedarik hatlarını kesmek istiyordu.
- Grant wanted to cut the supply lines between the two cities.
Bu su kulesi üç günlük tedariki tutar.
- That water tower holds a three-day supply.
Hiç kimse böylesine büyük bir şehri asla havadan ikmal etmeye çalışmamıştı.
- No one had ever tried to supply such a large city by air.
Lee'nin artık Petersburg'daki askerlerini ikmal edecek bir yolu yoktu.
- Lee no longer had a way to supply his troops in Petersburg.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Fiyatlar arz ve talebe bağlıdır.
- Prices depend on supply and demand.
Arz yakında talebi geçecek.
- Supply will soon overtake demand.
Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
- Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
Bol miktarda suyumuz var.
- We have a plentiful supply of water.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Hiçbir kaynak sınırsız değildir.
- No supply is unlimited.
En kısa sürede bana bu bilgiyi sağlayın.
- Supply me with this information as soon as possible.
Bütün ihtiyaç duyduklarımı bana sağlayabilir misin?
- Can you supply me with all I need?
Hiçbir İnternet sitesine gerçek adımı vermem.
- I don't supply my real name to any Internet site.
İnternet'te hiçbir siteye gerçek adımı vermem.
- I don't supply my real name to any site on the Internet.
Japonya, petrol temini için Arap ülkeleri bağlıdır.
- Japan depends on the Arab countries for its oil supply.
Biz içecek suyun temini için nehre bağlıyız.
- We depend upon the river for the supply of water to drink.
A supply of good drinking water is essential.
supply and demand.