Tom ve Mary tedarik dolabında seks yaptı.
- Tom and Mary had sex in the supply closet.
Grant, iki şehir arasındaki tedarik hatlarını kesmek istiyordu.
- Grant wanted to cut the supply lines between the two cities.
Lee'nin artık Petersburg'daki askerlerini ikmal edecek bir yolu yoktu.
- Lee no longer had a way to supply his troops in Petersburg.
Kasaba su ikmali ağır yağışlar tarafından ciddi şekilde engellendi.
- The town water supply was seriously obstructed by heavy rainfalls.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Arz ve talep arasında yakın ilişki vardır.
- There is close relationship between supply and demand.
Arz yakında talebi geçecek.
- Supply will soon overtake demand.
Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
- Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
Bol miktarda suyumuz var.
- We have a plentiful supply of water.
Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
Hiçbir kaynak sınırsız değildir.
- No supply is unlimited.
En kısa sürede bana bu bilgiyi sağlayın.
- Supply me with this information as soon as possible.
İhtiyacım olan her şeyi bana sağlayabilir misin?
- Can you supply me with everything I need?
Hiçbir İnternet sitesine gerçek adımı vermem.
- I don't supply my real name to any Internet site.
İnternet'te hiçbir siteye gerçek adımı vermem.
- I don't supply my real name to any site on the Internet.
Japonya, petrol temini için Arap ülkeleri bağlıdır.
- Japan depends on the Arab countries for its oil supply.
Bilim adamları dünyanın gıda teminini arttırmak için yeni yöntemler bulacaklar.
- Scientists will come up with new methods of increasing the world's food supply.
A supply of good drinking water is essential.
supply and demand.