Acı çekmek insanın kaderidir.
- It is man's destiny to suffer.
Sessizce acı çekmek zorunda değilsiniz.
- You don't need to suffer in silence.
O, sürekli nevraljiden acı çekmektedir.
- She suffers from constant neuralgia.
Acı çekmek insanoğlunun alnına yazılmıştır.
- Man is destined to suffer.
Çile çekmekten saçı ağardı.
- Her hair grayed with suffering.
Onun yaşında saç dökülmesine uğramak çok üzücü.
- Suffering from hair loss at her age is so sad.
Hasta halüsinasyonlardan sıkıntı çekiyor.
- The patient suffers from hallucinations.
Japonya her yıl kasırgalardan sıkıntı çeker.
- Japan suffers from typhoons every year.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.
- It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.
Ben zehir yerine darağacını seçersem, ölmeden önce kısa bir süre için acı çekeceğim.
- If I choose the gallows instead of the poison, I'll suffer for a shorter amount of time before dying.
Çile çekmekten saçı ağardı.
- Her hair grayed with suffering.
Bazılarına göre hayat zevktir, diğerlerine göre acı çekmektir.
- To some life is pleasure, to others suffering.
Eşim zatürreden dolayı acı çekiyor.
- My wife is suffering from pneumonia.
Başkalarının acı çekmelerini izlemek, neden bu kadar hoşumuza gidiyor?
- Why do we feel schadenfreude over others' suffering?
Acı çekme hayatın sefaletinden kaynaklanıyor.
- My suffering is due to life’s miseries.
O, ağır bir hastalıktan acı çekiyor.
- He is suffering from an aggravated disease.
Eşim zatürreden dolayı acı çekiyor.
- My wife is suffering from pneumonia.
Tom'un acı çektiğini sanmıyorum.
- I don't think Tom suffered.
Kocasının ölümünden beri Cristina çok acı çekti.
- Since the death of her husband, Cristina has suffered a lot.
Kızım zaten dört senedir iştahsızlıktan ızdırap çekmekte.
- My daughter has been suffering from anorexia for four years already.
He's suffering from the flu this week.
I hope you never have to suffer the same pain.
the holie ghoste doth manifestlie expresse, saying: I suffer not that women usurpe authoritie above man:.
At least he didn't suffer when he died in the car crash.
If you keep partying like this, your school-work will suffer.
He was, I believe, not in the least an ill-natured man: very much the opposite, I should say; but he would not suffer fools gladly.
I indulged in this meditation for a moment, and then again addressed the mourner, who stood leaning against the bed with that expression of resigned despair, of complete misery, and a patient sufferance of it, which is far more touching than any of the insane ravings or wild gesticulation of untamed sorrow.