Aniden, annem şarkı söylemeye başladı.
- Suddenly, my mother started singing.
Aniden yağmur yağmaya başladı.
- It suddenly started raining.
O birdenbire çok mutlu oldu.
- He was suddenly very happy.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
- Tom's heart suddenly began to beat faster.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
- Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Köprü ansızın yıkıldı.
- The bridge suddenly gave way.
Birden bire ne olduğunu fark ettim.
- I suddenly realized what was happening.
Birden bire kör olsan ne yaparsın?
- If you became blind suddenly, what would you do?
... My brain suddenly starts going, like, oh no, I'm still ...
... A simple modified stone means a human can suddenly do ...