such as

listen to the pronunciation of such as
English - Turkish
meselâ

Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon. - They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.

gibi

Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır. - Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.

Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor. - As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.

örneğin

Tom ve Mary safariye gittiler ve örneğin aslanlar, zürafalar, zebralar ve su aygırları gibi birçok hayvanı gördüler. - Tom and Mary went on a safari and saw many animals, such as lions, giraffes, zebras, and hippopotamuses.

O, örneğin yılanlar gibi garip hayvanları seviyor. - He likes strange animals such as snakes, for example.

şöyle
for example
mesela

Mesela, bu bir aşk şarkısı. - For example, this is a love song.

Hayvanları seviyorum, mesela kediler ver köpekleri. - I like animals, for example, cats and dogs.

for example
meselâ

Mesela, İngilizceyi seviyor musun? - For example, do you like English?

Hayvanları seviyorum, mesela kediler ver köpekleri. - I like animals, for example, cats and dogs.

for example
örneğin

Profesyonel çevirmenler çoğunlukla sadece tek bir alanda uzmanlaşırlar, örneğin hukuk ve tıp. - Professional translators quite often specialize in just one field, for example law or medicine.

Japonya güzel şehirlerle doludur. Kyoto ve Nara, örneğin. - Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for example.

such a
böylesi

Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti. - I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.

Böylesine loş bir odada kitap okumayın. - Do not read books in such a dim room.

such a
bu denli

Bunun bu denli iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. - I don't think this was such a good idea.

such as to
(Politika, Siyaset) nitelikte olmak
such a
böyle

Böyle bir şey var mıydı? - Was there such a thing?

Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim. - I've never seen such a wonderful sunset.

such a
öyle bir
English - English
like, of the kind mentioned

I was never in a country such as that.

for example

Waterbirds such as the duck or the gull are common in the area.

those who

Such as have already done their work may leave.

like, as an example of, like for example
of a kind specified or understood; "it's difficult to please such people"; "on such a night as this"; "animals such as lions and tigers"
such as

    Turkish pronunciation

    sʌç äz

    Pronunciation

    /ˈsəʧ ˈaz/ /ˈsʌʧ ˈæz/

    Etymology

    [ 's&ch, 'sich ] (adjective.) before 12th century. Middle English, from Old English swilc; akin to Old High German sulIh such, Old English swA so, gelIk like; more at SO, LIKE.

    Videos

    ... not interoperable, putting companies such as Facebook in ...
    ... up until recently merchants here still sold products such as some of them tempo ...
Favorites