He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
- Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
Sociopaths rarely display remorse or feelings of guilt for their crimes.
- Sosyopatlar işledikleri suçlar için nadiren pişmanlık ya da suçluluk hissi duyarlar.
The crime rate is decreasing in Canada.
- Kanada'da suç oranı düşüyor.
The police set out to solve the crime.
- Polis, suçu çözmek için yola çıktı.
Pedophilia is a very serious offense.
- Pedofili çok ciddi bir suçtur.
Due to his littering offense, he was forced to 10 hours community service.
- Onun çöp suçu nedeniyle, o 10 saat toplum hizmeti yapmak zorunda kaldı.
She blamed him for all her problems.
- O bütün problemleri için onu suçladı.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
Don't blame him for the error.
- Hata için onu suçlamayın.
To err is human. To blame somebody else for your errors is even more human.
- Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.
He accused us of wronging him.
- Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
They blamed themselves for being wrong.
- Hata olduğu için kendilerini suçladılar.
Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
- Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment.
- Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.
Sami committed an offence.
- Sami bir suç işlemişti.
He convinced me that it was not his fault.
- Onun onun suçu olmadığına beni ikna etti.
He will never admit his fault.
- O, suçunu asla itiraf etmeyecektir.
In Singapore, one way to punish criminals is to whip them.
- Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.
In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.
He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
- Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
An attorney's job is proving that his client is innocent.
- Bir avukatın işi müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamaktadır.
He was charged to continue this job.
- O bu işe devam etmekle suçlandı.
He was guilty of murder.
- O cinayetten suçluydu.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
What you're doing right now is a felony.
- Şu anda yaptığın şey bir suç.
Have you ever been convicted of a felony?
- Sen hiç bir suçtan mahkum edildin mi?
Rape is always a crime of violence.
- Tecavüz her zaman bir şiddet suçudur.
Her father was accused of statutory rape.
- Onun babası ırza tecavüzle suçlandı.
Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor.
- Suç oranı sürekli olarak artıyor.