suçluluk

listen to the pronunciation of suçluluk
Turkish - English
guilt

He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt. - Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.

Guilt is written all over your face. - Suçluluk tüm yüzünde yazılı.

delinquency
culpability
guilt; guiltiness
guilt, guiltiness
criminality
guiltiness
culpable
criminalness
culpableness
suç
crime

The police set out to solve the crime. - Polis, suçu çözmek için yola çıktı.

Slavery is a crime against humanity. - Kölelik, insanlık dışı bir suçtur.

suç
{i} offense

Due to his littering offense, he was forced to 10 hours community service. - Onun çöp suçu nedeniyle, o 10 saat toplum hizmeti yapmak zorunda kaldı.

Pedophilia is a very serious offense. - Pedofili çok ciddi bir suçtur.

suçluluk hissi
guilty conscience
suçluluk kompleksi
guilt complex
suç
{i} blame

Not only you but I also was to blame. - Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.

She blamed him for all her problems. - O bütün problemleri için onu suçladı.

suç
{i} culpability
suç
{i} error

Don't blame him for the error. - Hata için onu suçlamayın.

To err is human. To blame somebody else for your errors is even more human. - Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.

suç
{i} wrong

You are both in the wrong. - Her ikiniz de suçlusunuz.

Tom is wrong to lay the blame on Mary. - Tom suçu Mary'ye yüklediği için hatalıdır.

suç
wrongdoing

Was he, in fact, guilty of wrongdoing? - Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?

suç
trendy
suç
delictum
suç
erime
suç
misdemeanor
suç
offence

Sami committed an offence. - Sami bir suç işlemişti.

Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment. - Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.

suç
fault

Everybody's fault is nobody's fault. - Herkesin suçu kimsenin hatası değildir.

He convinced me that it was not his fault. - Onun onun suçu olmadığına beni ikna etti.

suç
infraction
suç
sin

Do not mistake sin with crime. - Günahı suçla karıştırmayın.

In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her. - Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.

suçluluk duygusu
guilt

He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt. - Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.

suçluluk duygusu
guilt feelings
suç
Job

He was charged to continue this job. - O bu işe devam etmekle suçlandı.

An attorney's job is proving that his client is innocent. - Bir avukatın işi müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamaktadır.

suç
committing crime
suç
the offense
suç
an offense
suç
criminal offense
suç
criminalizing
nevrotik suçluluk duygusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) neurotic guilt
suç
misdemeanour [Brit.]
suç
offense, blameworthy act
suç
guilt

He was guilty of murder. - O cinayetten suçluydu.

I'm afraid he will never admit his guilt. - Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.

suç
transgression
suç
crime, offence, offense, fault, guilt; criminal
suç
delict
suç
offence [Brit.]
suç
irregularity
suç
criminality
suç
misdeed
suç
(Hukuk) crime, offence
suç
delinquency

The increase in juvenile delinquency is a serious problem. - Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.

suç
caper
suç
felony

Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$. - Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.

What you're doing right now is a felony. - Şu anda yaptığın şey bir suç.

suç
rap

Rape and sexual assault are crimes of violence. - Tecavüz ve cinsel taciz şiddet suçlarıdır.

Her father was accused of statutory rape. - Onun babası ırza tecavüzle suçlandı.

suç
absolve
suç
absolution
suç
{i} misdemeanour
suç
malfeasance
Turkish - Turkish
Suçlu olma durumu
suçluluk duygusu
Kişinin ahlâki veya dinî kuralları çiğnediğini sezmesi sonucu bilinçli veya bilinçsiz olarak kapıldığı ve kendisiyle ilgili değer yargılarını sarsan duygu
Suç
cürüm

Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor. - Suç oranı sürekli olarak artıyor.

suç
Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
suç
Yasalara aykırı davranış, cürüm
suç
Yasalara aykırı davranış, cürüm: "Casusluk suçundan yakalanıp müebbet hapse mahkûm olmadın mı?"- R. H. Karay
suç
Hukuka aykırı eylem
İRSİ SUÇLULUK
(Hukuk) İnsanların doğuştan suçlu olduğunu iddia eden görüş