The DNA test cleared him of all charges.
- DNA testi onu tüm suçlamalardan kurtardı.
They could not prove their charges.
- Suçlamaları ispat edemediler.
President Clinton denied the accusation.
- Başkan Clinton suçlamayı reddetti.
What's the accusation against him?
- Onun aleyhindeki suçlama nedir?
The charge was not true.
- Suçlama doğru değildi.
Tom has denied the charge.
- Tom suçlamayı reddetti.
Don't blame me for your mistakes.
- Senin hataların için beni suçlama.
Tom didn't blame Mary for hitting John.
- Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
He was accused of evading tax.
- Vergi kaçırmakla suçlandı.
The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.
Tom Jackson was indicted in 2013 on drug smuggling charges.
- Tom Jackson 2013 yılında uyuşturucu kaçakçılığı suçundan suçlandı.
The grand jury indicted Tom for murder.
- Büyük jüri Tom'u cinayetle suçladı.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
Nobody was to blame for the accident.
- Kimse kaza için suçlanmadı.
I am far from blaming him.
- Onu suçlamaktan uzağım.
Thank you for not blaming me for the accident.
- Kaza için beni suçlamadığınız için size teşekkür ederim.
The accused was acquitted on two of the charges.
- Sanık, hakkındaki iki suçlamadan beraat etti.
Tom didn't commit the crime they've accused him of.
- Tom onların onu suçlamada bulunduğu suçu işlemedi.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
He is accused of murder.
- O cinayetle suçlanıyor.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
She pointed her finger at him accusingly.
- O, suçlarcasına parmağını ona gösterdi.
Nobody's accusing you of a crime.
- Hiç kimse seni bir suçla suçlamıyor.
Sami didn't incriminate himself.
- Sami kendini suçlamadı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
She blamed him for all her problems.
- O bütün problemleri için onu suçladı.
I blamed him for the accident.
- Kaza için onu suçladım.